H A Z E L

Blog

Etiket: politics

AVRUPA’DA GEÇTİĞİMİZ HAFTA (1 AĞUSTOS – 7 AĞUSTOS 2017)

Geçen hafta Avrupa’nın öne çıkan haberleri arasında Almanya gelişmeleri, Avrupa’da sığınmacıların karşı karşıya kaldıkları zorluklar, Avrupa’daki ırkçı yaklaşımlar, Türkiye – AB ilişkileri, Brexit’e ilişkin son gelişmeler, Avrupa’da güvenlik, AB ve ABD’nin Rusya’ya yaptırımı, Kıbrıs gelişmeleri göze çarpıyor.

Almanya

almanya ile ilgili görsel sonucu

Geçtiğimiz hafta Almanya son uçağını da İncirlik’ten çekti. Almanya’nın İncirlik Askeri Üssü’ndeki asker ve keşif uçaklarını geri çekme kararı sonrası, üsteki son Tornado tipi keşif uçağının da çekildiği bildirildi. Almanya Savunma Bakanlığı’ndan Pazartesi günü yapılan açıklamada, üsteki beş uçaktan sonuncusunun da Rheinlandpfalz eyaletindeki Büchel Üssü’ne ulaştığı belirtildi.

Almanya, Temmuz ayı başında İncirlik Üssü’nden çekilme sürecini başlatmıştı. Alman ordusunun tanker uçağı İncirlik’ten çekilmesinden kısa süre sonra Ürdün’de IŞİD’le mücadele kapsamındaki görevine başlamıştı.

Avrupa’da Sığınmacılar

avrupa sığınmacılar ile ilgili görsel sonucu

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Fransa’nın kuzeyinde bulunan Calais şehrinde sığınmacıların maruz kaldığı polis şiddetine yönelik bir rapor yayımladı. Raporda Calais mülteci kampının boşaltılmasının üzerinden aylar geçmesine rağmen yaklaşık 500 mültecinin hala sokaklarda yaşadığı belirtiliyor. Caritas sivil toplum örgütünde gönüllü olarak çalışan Fanny Plancon araştırma sonuçlarını doğruladı.Caritas sivil toplum örgütünde gönüllü olarak çalışan Fanny Plancon yaşanan olayların Fransa’nın imajına zarar verdiğini söyledi.

Ayrıca, Fransa’da sığınmacıların kamplarda karşı karşıya olduğu olumsuz koşullar, uğradıkları kötü muamele, sistematik hale gelen polis şiddeti ve yetkililerin yardımlara yasak getirmesi tartışmaları devam etti. Fransa’da sığınmacılar bir yandan olumsuz koşullar altında yaşam mücadelesi veriyor. Sığınmacılar tüm olumsuz koşulların yanında polis şiddetiyle de karşı karşıya kalıyor.

Başkent Paris’in merkezinde La Chapelle ve Stalingrad metro istasyonlarının arasında bazı bölgelere Nisan 2017’de döşenen tel çitlerle, sığınmacıların geceleri bu bölgede konaklamasının engellenmesi hedefleniyor.

İtalya, Libya ile yaptığı anlaşmayla sığınmacı akışını tümüyle engellemek istediğini belirtiyor. DW’den Bernd Riegert, AB’nin de desteklediği bu tecrit taktiğinin sorunu çözmeyeceğini savunuyor.

İtalya ve AB de caydırıcılık ve tecrit politikası uygulamayı tercih ediyor. Böylece zor durumdaki insanların mülteci statüsü kazanarak Avrupa’ya gelmelerinin son legal yolu da kapatılıyor. Çünkü sığınmacılar, ancak Avrupa topraklarına ayak bastıklarında iltica talebinde bulunabiliyor. Akdeniz rotasına ket vurmak suretiyle Avrupa kalesi, tüm kapılarını kapatma yolunda bir adım daha atıyor.Sınır Tanımayan Doktorlar Genel Sekreteri Gabriele Eminente, Roma’da İçişleri Bakanlığı’ndaki görüşmenin ardından yaptığı açıklamada İtalyan hükümetinin hazırladığı davranış kodeksini öngören rehberi imzalamadıklarını açıkladı.

Sivil toplum kuruluşları geçen haftadan bu yana Roma’da hükümetten temsilcilerle davranış kuralları rehberi hakkında görüşmeler yürütüyor. İtalyan hükümetinin sivil toplum kuruluşlarına, davranış kuralları rehberini imzalamaları için tanıdığı süre 31 Temmuz 2017’de sona erdi. Bu yılın başından beri ülkelerini terkederek Avrupa’da herhangi bir limana ulaşabilen sığınmacıların sayısı 114 bin 287. Bu sığınmacıların 94 bin 802’si İtalya’ya ulaştı. Uluslararası Göç Dairesi geçen yıl Akdeniz üzerinden İtalya’ya gelenlerin sayısını 363 bin 401 olarak açıklamıştı.

Akdeniz’de bu yılın başından beri 2397 sığınmacı yaşamını yitirdi. Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege Denizi’nde ise 45 göçmen hayatını kaybetti.

Irkçılık

ırkçılık ile ilgili görsel sonucu

Avusturya’nın Vorarlberg eyaletinde mahkeme, sosyal medya üzerinden Nazileri öven ve Yahudi soykırımını inkâr eden paylaşımlarda bulunan kişiyi bin 440 avro para cezasına mahkûm etti. Ülkede 2. Dünya Savaşı’nın ardından 1947’de çıkarılan “Anti-Nazi yasası” ile Nazi dünya görüşünün herhangi bir şekilde savunulması, yaygınlaştırılması ya da propagandasının yapılması yasaklanmış, bu yasaya muhalefet edenler ağır hapis ve para cezasına çarptırılmıştı.

İnsan Hakları

İnsan Hakları ile ilgili görsel sonucu

Belçika hapishaneleri sıklıkla uluslararası eleştirilerin hedefinde yer alıyor. Bunun sebebi insan hakları ihlalleri. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok defa Belçika’daki hapishanelerdeki mahkûmların insan haklarının ihlal edilmesine yönelik düzenlemeler yapmıştı. Geçtiğimiz Temmuz’da Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi Belçika’yı insanlık dışı ve aşağılayıcı hapishane koşulları dolayısıyla suçlu bulmuştu.

Türkiye – AB İlişkileri

Türkiye – AB İlişkileri ile ilgili görsel sonucu

Avrupa Birliği Komisyonu’nun günlük basın toplantısında, Almanya’nın Türkiye ile Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesi çalışmalarının askıya alınması ve Türkiye’ye katılım öncesi fonların dondurulmasını istediğine ilişkin iddialar gündeme geldi. Komisyonun 2016 sonunda Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için AB Konseyi’nden yetki talep ettiğini hatırlatan Gordejuela, “Komisyon, Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesinin, her iki tarafa da önemli ekonomik yararlar sağlayacağını değerlendiriyor.” dedi.

Avrupa Komisyonu Sözcüsü Carlos Martin, Türkiye’yle Gümrük Birliği’nin modernizasyonuyla ilgili müzakereleri başlatma kararını AB Konseyi (üye ülkelerin alacağını) ve Katılım Öncesi Fonlar’ın askıya alınmasının, AB-Türkiye ilişkilerinin genel yaklaşımına bağlı olmaya devam etmesi gerektiğini söyledi.

Martin şöyle devam etti, “Ayrıca biz, Türkiye’den elde edeceğimiz faydaların çıkarımını da dikkate almalıyız. Komisyon Türkiye’yle ilişkimizin son gelişmeler ışığında gittikçe gerekli olduğuna inanmaya devam etmektedir. 2014-2020 için Katılım Öncesi fonların üçte birinden fazlası şu anda, özellikle demokrasi ve yönetim, sivil toplumun yetkilendirilmesi, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanları gibi birlik üyeliğinde önemli reformların hazırlığı için kullanılmaktadır.”

Brexit

Brexit ile ilgili görsel sonucu

İngiltere, AB ile arasındaki serbest dolaşımın 2019 yılında sona ereceğini duyurdu. İngiltere Başbakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “ülkenin AB’den ayrılığını (Brexit) takiben serbest dolaşım uygulamasına devam edileceği yönünde spekülasyonda bulunmanın yanlış olduğu” belirtildi. Brexit müzakerelerinin Mart 2019’da tamamlanması öngörülüyor. İngiltere’de bütün konuları içeren kapsamlı anlaşmanın bu süre içerisinde tamamlanamaması halinde yeni normale uyum sağlanması için olası bir geçiş-uyum anlaşmasının uygulanması, bu şekilde özellikle iş dünyasının çıkarlarının korunması hedefleniyor.

İrlanda parlamentosu komitesi Brexit’in İrlanda üzerindeki etkileri üzerinde çalışma yapıyor. Bu çalışmalar barışçıl bir yeniden birleşme için teklif sunma yönünde. Komitenin raporu Çarşamba günü yayınlanacak. 17 önerinin bulunduğu raporda İrlanda AB ve İngiltere arasında nihai bir anlaşma yolu arıyor. İrlanda Başbakanı Varadkar, Birleşik Krallık ve AB arasında Gümrük Birliği imkânlarının değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, Birleşik Krallık‘ın ortak pazarın bir parçası olarak kalmayı istememesi halinde kapsamlı bir ticaret anlaşmasının gündeme gelebileceğini belirtti.

Avrupa’da Güvenlik

Avrupa’da Güvenlik ile ilgili görsel sonucu

Alman basınına yansıyan habere göre Interpol, Avrupa emniyet teşkilatlarına IŞİD’in potansiyel intihar saldırganı olabilecek 173 kişinin ismini gönderdi. Listede altı Avrupalı’nın da bulunduğu belirtiliyor. Die Welt, Alman güvenlik çevrelerine dayandırdığı haberinde IŞİD’in bu listedeki isimlerin bir kısmını intihar saldırıları düzenlemeleri için Avrupa’ya gönderme girişiminde bulunabileceği belirtildi.

AB ve NATO

AB ve NATO ile ilgili görsel sonucu

NATO savaş uçaklarının, Estonya hava sahası yakınlarında Rusya ordusuna ait uçaklara engel olduğu sırada yanlışlıkla Finlandiya hava sahasına girdiği bildirildi. CNN’nin haberine göre, NATO Sözcüsü Dylan White yaptığı açıklamada, Baltık hava sahasında NATO Hava Polis Misyonu görevi yapan İspanya ordusuna ait iki F-18 savaş uçağının, Estonya hava sahası yakınlarında uçan Rus uçaklarını önlemek için Estonya’nın Amari hava üssünden havalandığını belirtti. Finlandiya, dün, İspanya ordusuna bağlı iki NATO savaş uçağının, hava sahasını kısa süreliğine ihlal ettiğinden şüphelendiğini duyurmuştu. Baltık Denizi’ndeki Finlandiya Körfezi üzerinde bulunan uluslararası hava koridorunun dar olması nedeniyle, Finlandiya hava sahası, komşusu Rusya’nın askeri ve sivil uçakları tarafından zaman zaman ihlal ediliyor. Bunun yanı sıra, ittifak üyesi olmayan Finlandiya’nın hava sahasının, NATO uçakları tarafından nadiren ihlal edildiği biliniyor.

AB ve ABD’nin Rusya’ya Yaptırımları

abd rusya ile ilgili görsel sonucu

Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanı Brigitte Zypres, ABD’nin Rusya, İran ve Kuzey Kore’ye yeni yaptırımlar yapmasını öngören yasa tasarısının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Avrupa Komisyonunun karşı önlemleri değerlendirmesi gerektiğini ifade etti. Zypries, Avrupa Komisyonunun karşı önlemler alması gerektiğine işaret ederek, “Elbette ticaret savaşı istemiyoruz. Fakat Avrupa Komisyonunun şimdi karşı önlemleri incelemesi önemlidir.” değerlendirmesinde bulundu. Öte yandan, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de ABD yaptırımlarının Avrupalı şirketlere karşı ülke dışında herhangi bir şekilde kullanılmasını kabul etmeyeceklerini belirterek, “Yaptırım politikaları, ulusal ihracat çıkarlarını ve yerel enerji sektörünü teşvik etmek için elverişli ve uygun bir araç değildir.” ifadelerini kullanmıştı.

Kıbrıs

kıbrıs ile ilgili görsel sonucu

Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, cumartesi akşamı “MegaOne” televizyon kanalına, Kıbrıs sorununun çözümünden sonra Kıbrıslı Türklere verilecek ödeneklere ilişkin açıklamalarda bulunurken, Rum siyasi partilerinden bu açıklamaya “doğal gaz gelirleri” çerçevesinde tepki geldi. KS EDEK, “Doğal gaz gelirlerinin 5/6’sının Kıbrıslı Türklere verileceği konusunda neden Ulusal Konsey’in bilgilendirilmediği” sorusunu yönetirken Rum hükümetinden izahat talep edildi. Dayanışma Hareketi ve ELAM da Kasulidis ve Rum hükümetine yönelik “gizli diplomasi” ithamlarında bulundu.

 

 

G20’den sonra Avrupa’da neler yaşandı?

39621932_401.jpg

Avrupa’nın dört bir yanından gelen insanların işlediği suçlardan bazıları Hamburg’daki şiddet olayları arasında sayılabilir. Bu durum gözlerin aşırı sola çevrilmesine neden oldu. Deutsche Welle haberlerinde bu konuya eğildi.

Avrupa’da ne kadar aşırı solcu (left-wing extremists) bulunuyor?

Bu soruya cevap vermek kolay değil. Bu konuda sağ siyasal sol siyasaldan daha fazla araştırılıyor. Hamburg’daki kargaşa gösterdi ki, Avrupa’daki aşırı sol ağının faaliyetleri oldukça eşgüdümlü. Europol’a göre katılımcı sayısı hakkında bir tahminde bulunmak sağlıklı değil.

Alman İçişleri Bakanı, 2016 yılında Almanya’nın 81,4 milyon nüfusu bulunduğunu ve tahminlerine göre ülke genelinde 28,500 civarında aşırı sol eğilimli olduğunu, bunların da 8,500’ünün şiddet eğilimi gösterdiğini ifade etmiştir. Aşırı sol radikalizm Avrupa genelinde varlık göstermektedir ve en az Almanya’da olduğu kadar İtalya, Yunanistan ve İsveç’te de radikal sol kesim alt kültürü kendini göstermektedir. Nispeten varlıklı kesimin bulunduğu Zürih ve Bern’de de ciddi sol kesim sokak şiddeti görülmektedir.

 

Aşırı sol şiddeti yükselişte mi?

Göstergeler öyle olduğunu söylüyor. Europol’un son AB terör raporunda, “grupların operasyonel yeteneklerinin aşağılarda kaldığını” ortaya koymasına rağmen,2015’ten 2016’ya kadar sol kesim ve anarşist terör saldırılarının “keskin yükseliş” olarak değerlendirildiği görülmektedir. Alman İçişleri Bakanı sol kesim şiddetinin %10 artış gösterdiğini ifade etmiştir. 2017’de de G20 zirvesinin aşırı sol şiddet eğilimlerinde artış gözlemlenmesine katkısı olduğu gözlemlenmiştir.

Bununla birlikte, tüm aşırı solcuların eşit bir şekilde şiddet gösterdiğini söylemek mümkün değildir. Europol’un açıklamasına göre anarşist gruplar ve aşırı sol eğilimli bireyler şiddete daha fazla başvururken, aşırı sol hareketlere mensup olanlar şiddete daha az başvurmaktadır.

 

Kaç farklı tip aşırı solcu vardır?

Avrupa’da hayret verici sayıda aşırı sol grup bulunmaktadır. Ama uzmanlar üç temel kategoriye ayırmaktadır: Marx, Lenin öğretilerine sıkı sıkıya bağlı komünistler, anarşistler ve Hamburg’daki Rote Flora ya da Kopenhag’daki Christiana’daki gibi özerk radikaller. Alman İçişleri Bakanı bu gruplar arasında komünistlerin sayısının azaldığını, diğer iki grubun büyümeye devam ettiğini belirtmiştir. Bakan ayrıca “özerk” radikallerin şiddet olaylarının büyük çoğunluğundan sorumlu olduğunu belirtmiştir.

 

Aşırı sol kesimin işlediği suçlar nedir?

Cinayetten duvar yazılarına kadar herşey. Conspiracy of Fire Cell üyeleri, 2013’te Yunanistan’da aşırı sağ Altın Şafak derneğinin iki üyesini öldürmüştü. Aynı örgüt Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’ye gönderilen bombalı mektubu da üstlenmişti.

Tüm radikal sol kesim şiddet olayları aynı derecede dramatik değil, şüphesiz. Ancak Europol’un yazdığına göre: “2016’da Almanya’da anarşist aşırıcılar sayısız kundaklama olayı düzenlemiştir. Hedeflerinde polis ve sokaklardaki özel araçlar vardı. Belçika’da da benzer olaylar yaşanmıştı.

 

G20’ye yönelik şiddetin yansımaları nasıl olur?

Ani etki Almanya’daki ve Avrupa’nın diğer yerlerindeki insanların etkilenmesidir. Özellikle 7 Temmuz’dan önce buradaki insanlar olası bir aşırı sol şiddetine karşı hassasiyet kazanmıştır. Almanya’nın en büyük partilerinin siyasetçileri, muhafazakârlar ve sosyal demokratlar Avrupa’da aşırı solcuların geniş bir listesinin oluşturulması için çağrıda bulunmuştur.

Ancak Europol böyle bir listenin hali hazırda bulunduğunu ifade etmektedir. Emniyet teşkilatının Dolphin projesi hem sağ kesimde hem de sol kesimde, AB üye ülkelerini etkileyen  ciddi siyasi suçlarla ilgili bilgi alışverişine izin vermektedir.

 

Kaynak: http://www.dw.com/en/after-g20-a-look-at-left-wing-radicalism-in-europe/a-39629507

Avrupa’da Geçen Haftalar G20 – 2017

Avrupa’da Geçen Haftalar

(10 Temmuz – 14 Temmuz 2017)

Geçen hafta Avrupa’nın öne çıkan haberleri arasında önceki hafta tamamlanmış G-20 zirvesi, Brexit görüşmeleri, Kıbrıs görüşmeleri, Avrupa’nın göçmenlere ilişkin tutumu ve Fransa-Almanya arasındaki yakınlaşma göze çarpmaktadır.

Bu sene 7-8 Temmuz 2017 tarihlerinde Hamburg’da düzenlenen dünyanın en büyük ekonomisine sahip 19 ülkenin ve Avrupa Birliği’nin oluşturduğu G20 zirvesinin ardından alınan kararların yansımalarına bakıldığında, Merkel’in G20 liderlerini zamanın daraldığı konusundaki uyarıları sıkılıkla görülmektedir. Deniz temasıyla ön plana çıkan zirvede küresel olarak başa çıkılması gereken sorunların zirveye katılan ülkelerin ortak sorunu olduğu ve bu sorunları aşarken bu 20 ekonominin birbirine daha da yaklaşması gerektiğinin altı çizilmiştir. “Ağlandırılmış dünya oluşturmak” (Shaping an interconnected world) sloganıyla beraberlik vurgusu yinelenmiştir. Her ne kadar fazla görüş ayrılığı olsa da, beraber hareket edebilmenin uzlaşıdan yana hareket edilmesi ile mümkün olabilecektir.

G20’de Avrupa Birliği konseyi Başkanı Donald Tusk insan kaçakçılıklarına karşı ciddi bir mücadele verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Birlikte hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Merkel’e rağmen, dünyadaki maden rezervleri konusundaki mücadele görülmeye değerdir. Gerçekçi olmak gerekiyor. Nitekim ABD’nin çelik sektörü konusundaki korumacı politikaları AB’yi endişelendirmektedir.

Zirvede iklim değişimi, enerji politikaları, Afrika’da ilerleme kaydedilmesi için çabalar, sağlık ve kadın hakları konuları üzerinde yoğunlukla durulmuştur. “Küresel Büyüme ve Ticaret”, “Sürdürülebilir Kalkınma, İklim ve Enerji”, “Afrika ile Ortaklık, Göç ve Sağlık” ve “Dijitalleşme, Kadınların Güçlendirilmesi ve İstihdam” konularında oturumlar düzenlenmiştir. G20 ekonomileri dünya nüfusunun üçte ikisini, dünyanın gayrisafi milli hasılasının beşte dördünü, dünya ticaretinin de dörtte üçünü oluşturmaktadır. Dünyanın g20 ekonomilerinden beklentilerinin yüksek olduğu da genel olarak varılan bir kanıdır.

2017-07-07-g20-familienfoto-en

Bundan sonra önümüzdeki haftalardaki gelişmeleri de buradan takip edebilirsiniz.

İş, Güç, Okul… Teker Teker Gelin?!?!

Türkiye’de bir doktora öğrencisi olmak kolay bir şey değil. Bir başlamışsın, bakmışsın ki hayatın doktora olmuş.

Normal süre 4 yıl. (ya hani…) Değil işte. Yok öyle bir dünya. Çok çalışkan, azimli, eli kolu her yere yeten arkadaşlarım var benim. Onlar bile bitiremediler, ki ben nasıl bu işin altından kalkacağım, onu bilmiyorum.

Yarın iki sunum var. Biri Küresel İktisat Politikası, ki tadından yenmez. Ne Asya ülkeleriymiş arkadaş. İçin kurudu. (Daha adam gibi sunumu hazırlamaya başlamadım bile.)  Deprem gibi, orada oluyor, sonra ceremesini biz çekiyoruz. Yaşadık, gördük, daha öğrenemedik. Hala da öğrenmeye niyetimiz yok bence.

Diğer sunumum daha eğlenceli. Sesim kısık söylüyormuşum gibi hayal edin. f-u-k-o…(Foucault) Başka bir şey söylesem mi, söylemesem mi bilemedim. Aslında çok ilginç fikirleri var laf aramızda… Metaforlara bayıldığımı bile söyleyebilirim. Gel gör ki, sunum olarak değil de hakkında yapılmış çeşitli yorumları YouTube üzerinden izleyerek tartışsak daha yararlı olurmuş gibi geliyor bana.

Yarın bu iki sunumdan kurtulabilirsem, rahat bir nefes alacağım. Bence kurtulurum. kisinin sonucu da fena olmazmış gibi geliyor bana…

“Öğrenciyken ne oluyordu şimdi?”

Ben her zaman öğrenci kalmak isteyenlerdenim. Hatta bunun için çılgınlar gibi uğraşanlardanım. Evet, sadece hayatta sürekli yenilikler öğrenmek anlamında değil, aynı zamanda gerçekten bir okula kaydını yaptırmış, derslerine girip çıkan öğrenciyi kastediyorum. O benim.

Bu sene okuluma kaydımı yaptırdım, derslerime başladım. Belki de o yüzden burayı biraz boşladım. Ama geçerli bir sebebim var. Hayatında adamakıllı iktisat görmemiş biri olarak ben, iktisat doktorası yapmaya başladım. Şimdilik bazı şeyler biraz bulanık. Babam “beni düşündüğü için” yıldırmaya çalışmış olsa da, her türlü badireyi atlatabileceğimi düşünen annem, en başından beri hep yanımdaydı. Programa kabul edildiğimi öğrenince ve hatta az biraz bir şeyleri becerebildiğimi göremeye başlayınca, bana kitap önermeye, makale göndermeye bile başladı.

Başarabilecek miyim, bilmiyorum. Bir deryanın içinde kaybolmak da var, hislerime güvenip doğru yolu bulmak da. “His” diyorum, çünkü iktisat biraz da his işi, işaretleri okuyup satır aralarını yorumlama işi. Ama bir tutturursan var ya! Of!! Neler olur neler! İlk derste Profesör böyle söylemişti en azından… Siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, iktisat… Teoriler, varsayımlar, “şöyle olursa böyle olur” deyiciler, insan alıp satanlar, parayla oynayanlar… Hep çok cazip geldi. Ama benim aklım basabilecek miydi? Hislerim bana doğru yolu gösterebilecek miydi? Ben mesajları doğru yorumlayabilecek miydim? Hepsi şimdi o kadar muamma ki, bu kadar olur!

Doktora mülakatının en can alıcı sorusu, “büyüyünce ne olacaksın?” edasıyla kulaklarımda yankılandı: “Tez döneminde hangi konuyu çalışmak istiyorsun?”

Ben elbette hazırlıklıydım. Mülakat boyunca cevabını en net bildiğim soru buydu. Avrupa’daki mülteci krizi sürerken son hızla güç kazanan sağ partilerin nasıl palazlandıklarını merak ediyorum.

İster vicdan deyin, ister popülizm… Popülist olabilmem için belli bir kitleye hitap etmem gerekmez mi? Benimki de soru yani. Donald Trump değilim. Bu da bir cevap olabilir. Benim hitap ettiğim kitle çok kalabalık değil, bunu biliyorum. En azından buranın adı duyulmaya başlayıncaya kadar bunun cevabını bilemeyeceğim. Merak ediyorum, çünkü bir gün ailesini alıp gitmek zorunda kalan insanların yaşadığı sıkıntıların katlanarak büyümesi benim ruhumu incitiyor. O insanlar için faydalı işler yapmak istiyorum. Yardım yapabilecek kadar zengin değilim. Keşke en zenginlerden olsaydım da elimden geldiğince yardım yapabilseydim. Elimden geldiğince fazla yüzün gülmesini sağlayabilseydim.

Marketten çıkarken kapının önünde yerde 3 yaşındaki bebeğiyle yerde oturan o kadın, ilerde, ışıklarda mendil satan yeşil gözlü dünya güzeli Suriyeli kız, elinde bezi, su şişesi, cam sileceği ile birlikte bekleyen yakışıklı, onurlu, gergin çocuk… kim bilir Suriye’deyken kimdiniz, nerede yaşıyordunuz, hayata dair planlarınız vardı ve şimdi hayatınızın en zor dönemindesiniz.

Bu empati değil, empati kurabilmek insan olabilmekten çok uzak bir durum. Bu insanın merak etmesi gereken bir dizi soru labirenti. Ruhumu yaralıyor. “İnsanız” diye geziniyoruz ortalıkta. İnsan mıyız? İki lokma ekmek veremeyecek kadar mı korkağız? İnsanız ya, bir gün bizim başımıza da benzer bir durum gelebileceğini düşünemiyoruz. Kaç zaman oldu, bilmiyorum bu hislerle güne uyanalı…

Tam da bu konu üzerinde nereden başlamalıyım diye kafa yorarken, babam geçen gün bir makale gönderdi; “Yükselen etnik milliyetçiliğin arkasında ekonomi mi var?” Makale Robert Schiller tarafından yazılmış, daha çok yeni sayılır.

“Küresel ekonomik zayıflık ve artan eşitsizlik, rahatsız verici derecede büyüyen etnik milliyetçiliğin sebebidir.”

İlk cümlesi bile ilgi çekmeye yeter! Yazıyı buradan paylaşıyorum: http://www.nytimes.com/2016/10/16/upshot/whats-behind-a-rise-in-ethnic-nationalism-maybe-the-economy.html?smid=tw-share&_r=0

Günümüz liderleri açıkça etnik milliyetçi olduklarını söylemeseler de, kimlik dediğimiz şey demokratik ideallerden ya da ilkelerden ziyade genetikle, dinsel hatta dilsel kalıtım özellikleriyle açıklanıyor. Yine de, bu tip kimlik meselesi siyasiler tarafından yaygın bir şekilde gündeme taşınmaya devam ediyor.

Beni ne rahatsız ediyorsa, onun üstüne gitmek, o konudaki merakımı gidermek istiyorum. Bilim insanı mı oluyorum, ne?!

thoughtful graduate graduated student young woman in cap gown looking up thinking