H A Z E L

Blog

Etiket: dad

Babamı Babalar Günü’nde kaybettik…

DD1NyfgXgAIOh1S

 

İnanıyordum, olmadı…

O kadar zaman sonra buraya, “Artık atlattık, babam hala bizimle ve bizimle beraber daha da güçlü!” yazmak isterdim. Olmadı, olamadı… 21 gün önce babamı kaybettik… Daha biraz önce vefat haberini almış gibi hissetmeme rağmen 21 gün geçti…

Özledim, hem de çok… Şimdi zamanında çekmiş olduğum videoları var… Onlara bakıp özlemimi dindirmeye çalışıyorum…

Babamı babalar gününde mutlu etmek istedim, olmadı, hediyesini vermek istedim, olmadı… Hediyesi elimde kaldı… Üzerine yazdığım notla… Açılmadan senin geleceğin güne kadar benimle kalacak…

18 Haziran 2017…

Daha bizi terkedeceğinden habersiz eskilerden bir fotoğrafla şunları yazmıştım 17 Haziran 2017’de, uyumadan önce…

CANIM BABAM !!!

Babalar günün kutlu olun aslan babam! Seninle her zaman gurur duydum, her zaman sen benim babam olduğun için ne kadar şanslı olduğumu düşündüm! 
Daha birlikte çok güzel yıllarımız olacak, biliyorum.

Bana hayat verdiğin için sana nasıl teşekkür etsem az! Seni çok seviyorum canım BABAM!

18 Haziran 2017

 

O gece nasıl uyuyamadım, nasıl nefesim boğazımda düğümlendi, anlatamam… Çığlık atmaya çalıştım… Uykumda bağıramadım ama gerçekte sesimi eşim mutlaka duymuştur, dedim ama o da duymamış… O gece uyuyamadım…

Pırıl pırıl bir güne uyandık… Sabah babamı görmeye gitmek için heyecanla hazırlandım…  O kadar zaman makyaj yapmamıştım, babamın morali biraz düzelsin, bu özel günde kendini biraz daha iyi hissetsin diye makyaj yaptım…

Hastane’ye gittim… Ben hastaneye vardığımda ağabeyim babamın yanına çıkmıştı… İndi, tansiyonu 60/30… başta düşük olmasını önemsemedim… Bir keresinde bana holter takılmıştı ve sabaha karşı derin uyuduğum saatlerde benim de 60/40 olmuş, raporlarda gördüm… Babam da eğer derin uyku durumundaysa ondan dolayı bu kadar düşmüştür dedim, ama mesele kalp ritminin bozulmasıymış… Sonra ben çıktım yanına, ben yanındayken 90/60 dediler… Herhalde toparlıyor dedim…  Derin uykudaydı… Kulağına fısıldadıklarım:

Babacım, seni çok seviyoruz. Annem de benden sonra yanına çıkacak. Çok iyi olacaksın. İlaç bugün geldi, yarın vermeye başlayacaklarmış. Babalar günün kutlu olsun! Hediyen aşağıda… Hadi buradan çık da serviste uzun uzun sana doldurduğum şarkıları dinleyelim… Hadi babacım…

Annem çıktı sonra 120/80… Ama bu kadar kısa sürede bu kadar ani değişiklikler olmaması gerekiyor… Doktoru ile konuştuk… Annem yine umutlanarak sordu, bu durumu aşabilir miyiz? Doktor, aşamama ihtimalimiz daha yüksek, maalesef… 

Bizi eve gönderdiler, burada beklememizin bir faydası olmadığını söylediler… Eve gittik… Evde beklemeye başladık… Kalplerimiz üç küçük heyecanlı serçe oldu, yerinde duramıyor… Telefon her çaldığında kafesini kırıp çıkacak sanki… Ve o sefer yine… Telefonu annem açtı…

Eşinizin kalbi durdu, çok müdahale ettik, olmadı… Şimdi morga indirilmek için hazırlanıyor, başınız sağolsun…

Annem telefonu kapattı. Sadece bir sözcük söyledi… vefat… 19:40…

İçimden birini göremediğim engel olamadığım birileri zorla söküp aldı, canım o kadar yandı ki, nasıl haykırdığımı hatırlamıyorum… Eşim beni yatıştırmaya çalıştı… Sonra annem…

Annem hemen halamı aradı, babamın her zaman babasının yanına defnedilmek istediğini söyledi… Ertesi gün Cebeci Asrî Mezarlık’a parsel tapusu ile gidilmesi gerekiyormuş… Babamın ebedi istirahatgâh yeri netleşti…

Yağmur yağıyordu, zaman zaman da şiddetini artırıyordu… Hava soğuk, aldığımız haberle bedenlerimiz daha da fazla üşüyordu… Hastaneye gittik… Akrabalar, arkadaşlar ve babamın asistanları oradaydı… Babamızı görmek istedik, söyledik… Bizi acil kapısından morga götürdüler… Babam dolaplardan birinin içindeydi… Dolabı açtılar, beyaz bir beze sarmışlar… Yüzünü açtılar… Gözlerini ince bir bezle bağlamışlar… Hayatımda ikinci defa yaşamayan bir beden gördüm… İlki dayımdı… Dokundum, sıcaktı, fazla uzağa gitmiş olamazdı… Ağabeyim sarıldı, öptü ağladı… Annem de dokundu, sıcaklığını o da hissetmiş… Ayrılamadık bir türlü… Ayrılmamız lazımdı…  Her yer gözyaşı, hayal kırıklığı, darmadağın… Kalakaldık, gelemedik, gidemedik… Bekliyorduk, gelmeyecekti, biliyorduk… Ama bizim durumumuz evde kimse olmadığını bildiğimiz halde kapıyı yumruklamaya benziyordu… Babam orada değildi ama belki de her yerdeydi…

O gece artık yorgunlukla… 00:00’ı  geçtikten sonra…

Babamın en sevdiğim fotoğrafını da paylaşarak:

19 Haziran 2017…

Babalar gününde babamı kaybettik. Dün gece boğazımda bir yumru ile yataktan fırladım, nefes alamadım. Daha önce böyle bir hisle uyanmadım ben…

Babam benim dostumdu, yol gösterenimdi, hocamdı, kankamdı, birlikte doyasıya kahkaha attığım “Fahrettin”imdi. Aynı frekansta düşündüğüm, genlerini gururlanarak taşıdığım muhteşem adamdı. 
Babam! Bana sözler verdin, şimdiye kadar hepsini tuttun, daha yapacağımız çok şey vardı babam ya! 
Ben senin tatlı patlı Hazoş’un, senin gök mavisi gözlerine hayran, zekana tapan, serinkanlılığına imrenen, kimse icin bir kötü düşünceyi aklından geçirmemene öykünen küçük kızın seni çok özleyecek!
Yanımda hissediyorum seni, hiç gitmedin ki gözlerinin maviliklerinde boğulana kadar sana baksam, kaybolsam…. senin maviliklerinde kaybolsam da korkmazdım ben… SENİ ÇOK SEVİYORUM BABAM! Her zaman yanımda olacaksın! Aklınla, bana verdiğin ilhamla senin yolundayım, gurur duyuyorum seninle… BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN!

MUHTEŞEM BABAM!!!! Meleğim!!! Her hareketimde zihnimde olacaksın… her nefesimde yanımda…

Sonra sabah kalktığımda, uyuyamadığım bir gecenin ardından… Annemlerde kanepede kendimi babam gibi hissederek uzanıyordum… Bunu paylaşmak geldi içimden 19 Haziran 2017’de sabah 7 sularında… 12 saat olmamıştı daha babam gideli…

Her sabah 6’da kalkar, en geç 8:30’da evden çıkar, her akşam 17:00 gibi eve gelirdin, saat gibiydin. Birazcık saatin sarksa endişelendirdik, “haber de vermedi, bir şey olmasın!!” diye kalbim pır pır seni düşünürdüm, ama yoldadır şimdi geliyordur, telefona bakmaya çalışıp da yoldan gözünü ayırır diye arayamazdım. Sonra on dakika içinde gelirdin ama… Seni çok seviyorum, kalbimin atış sebebi… Nasıl katlanırım sensizliğe? Nasıl geçer artık günler sensiz? Hiç sordun mu kendine? Bu kız kiminle böyle tatlı tatlı şakalaşır, kime bu kadar fazla ihtiyaç duyar diye? Babalar gününde yapmasaydın bari bitanem!..

Yapmamız gereken işler var, artık bambaşka bir gezegen, bambaşka bir zaman… o zamanda sen maalesef bizimle değilsin tatlım… Ama senin varlığını dün gece nasıl hissederek uyuduysam bundan sonra da sen benim yanımda olacaksın… senin varlığınla vereceğim tüm kararlarımı, senin varlık hissinle şekillendireceğim hayatımı, yapılması gerekenleri senin gibi düşünerek yapacağım. Hayatımda gördüğüm en iyi niyetli, en dürüst, en yardımsever adam!!!

Senin gibi olamam belki ama sen bana hayatı öğrettin.. bir de şunu dedin:

“Hayatta önüne geçemeyeceğin seylere üzülmeyeceksin.”

En son bana hayata dair konuşurken söylemiştin, “insan ömrü evrende bir kibrit çöpü kadar kısadır.” Kim söyledi demiştin hatırlamıyorum… Nietzsche mi demişti acaba? Söylersin bir ara…

Kızardım, söylenirdim birilerine, sen konuşturmazdın beni… Ben zannederdim ki, tanımadıklarını bana savunuyor, halbuki bana kıyamadığındandı, farkındaydım…

Senden hayatı ögrendim BABA, senden tahammül etmeyi, sabretmeyi, incelikleri görmeyi, hayata narin bir şekilde dokunmayı öğrendim…

Hiç gitme, hep yanımda kal, olur mu? Güzeller güzeli babam! Sana çok ihtiyacım var…

Bütün gün hayalet gibi gezdik evin içinde… Gelenler, gidenler… Oyalandık mı yani…

Ertesi gün 20 Haziran 2017… 36 saat sonra…

Bedenini bugün toprağa vereceğimizi bildiğim halde o kadar yanımda hissediyorum ki seni, kalbim o kadar seninle dolu ki babam, içimde sensizlikten dolayı en ufak endişe yok.

Gözümden süzülen yaşlara bakma, sana bakarken gözlerim hep gururdan ve mutluluktan dolardı zaten sen hayattayken bile… bunu sen de bilirsin, bilirsin çünkü sen de o kadar dik durduğun, o kadar şakacı olduğun halde senin de hemen gözlerin dolardı, baba-kız konuşmadığımız zamanlarda öyle haberleşirdik biz… yine öyle oluyor, biliyorum… senin zarafetin, hassasiyetin, kibarlığın ve üstün sezgilerinle de iletişim halindeydim ben…

Kalbim hala sıcak, hatta yanıyor, fazla uzağa gitmiş olamazsın!…

Yüreğimin, beynimin heryeri sensin bitanem, sen bensin… bir ömür sen bizimlesin babam!

Yolun ışıklı, o kadar parlıyor ki, gözlerim kamaşıyor aydınlığından…

SENİ ÇOK SEVİYORUM! Kalbim, ruhum, beynim, hücrelerimin yarısı, bana can vermeye fırsat bulmuş iki harika insandan biri…

Sonra babam hakkında yazılanları buldum internetten… Onlardan bazılarını paylaştım… Hepsi çok güzeldi… Bilmediğim tarafları olan bir babam… Aslında bu ülkenin ihtiyacı olan bir lidermiş… Asıl liderliğini yapmış, inisiyatif kullanmış ve “lider” olmayı reddetmiş… Bunları bilmiyordum… Öğrendim… Daha da fazla gururlandım…

 

Zeytin ağaçlarını seven, onları koruyan adam, kahraman babam! Çalışkan babam! Seni çok özleyeceğim babacığım! Senin ne kadar çok sevildiğini biliyordum ama şimdi iyice anlamış oldum! Şimdi cennete misin, bizimle misin, yoksa aynı anda her yerde misin? Bunu bilebilmemin olanağı yok… Biliyorum ama sen tüm hallerinle benim beynimdesin ve seninle ben ölene kadar gurur duyacağım…

DD1NyfgXgAIOh1S

Buraya Güzel Şeyler Yazmaya Geldim

Bazen her şeyden o kadar şikayet ederiz ki, en sorunlu hayat kendimizinkiymiş gibi düşünürüz.

Öyle değil.

Kimsenin hayatı kolay değil ama bu durum sanırım bünyeden bünyeye değişiyor.

Kimi daha fazla ilgi görmek istiyor, kimi kendi karanlık dünyasında selamlaşmak dahi istemiyor.

Ama mızmızlanmak da hayata küsmek de çare değil. Her zaman demezler mi bize?

“Hayat devam ediyor.”

Son günlerde için sıkılıyor ama artık doktorlardan güzel şeyler duymak istiyorum son iki yıldır.

Hayatında aman aman hasta olmamış babam. O kuvvetli adamın 2015 Nisan’ından beri akciğer kanseri olduğunu söylüyorum. Mümkün değil ya, benim babam!

İki sene nasıl geçti anlamadık. Anladık da anlamadık. Hayat zor. Bu iki sene içinde ben evlendim, doktora yapmaya başladım. İşim devam ediyor, tam gaz. Hatta yüksek lisans tezim kitaplaştırılıyor, basım aşamasında. Evet hayatta güzel şeyler de oluyor ama hayat benim değil, bizim. Ailemizin.

Dünyalar tatlısı bir adamla evlendim. Çok sıcak bir ailesi var. Arasam bulamazdım. Aramak ne kelime neredeyse burnumu evden dışarı çıkarmazdım ben. Kader dedikleri şey kendini defalarda kanıtladı. Bu da onlardan biri.

BABAM

Babam dünyanın en sakin insanlarından biridir. O kadar şey gelmiş başına, yine dimdik yine sarkastik. Ne zaman hastalığın adı kondu, o zaman sarkastik adam hepimize “hoşçakalın” dedi. Öğrenir öğrenmez ilk sorduğu şey: Kızımın düğününü görebilecek miyim?…

Ben bana takılan, herşeye tebessüm eden. Her durumun komik tarafını gören ve gösteren babamı çok özledim. Çok özledik hepimiz.

İki yılın sonunda hastalıkta biz nerdeyiz?

Geçen iki hafta koşuşturma içinde geçti. Hastalık safha atladı. Beyne metastaz yapmış dediler, yöntemini bulduk, tedaviye başladık. Sonra başka tahliller de yapıldı. Tam tabiri kullanacak olursam, didik didik edildi babamın bedeni. Tüm değerler normal seviyelerde. Başta karaciğer değerleri biraz bizi ürküttü ama akciğerdeki primer için kullanılan Tarceva denilen ilacı bir gün kestikten sonra eski haline geri döndü. Kısa süreli bir rahatlama yaşadık. Sonra iki gün önce yapılan görüntülemelerin sonuçlarını bugün aldık. Karaciğere metastaz yapmış multiple lezyonlar olduğunu söylemiş, doktor. Abim söyledi. “Başından yakaladık, bunu kontrol altına alacağımızı umuyorum.” diye de eklemiş.

Kanser tek bir kişinin değil, o kişinin ailesinin de hastalığı.

Geceleri ya ölü gibi deliksiz uyuyorum ya da uyuduğum uykuyu anlamıyorum. Moralimi iyi tutmaya çalışıyorum, ki babama, anneme, abime destek olabileyim. Moralimi iyi tutmaya çalışırsam kolay kolay pes etmeyiz, yaptığımız işler darbe almaz. Ki öyle. Ne zaman salsam, kendime bakmasam, başka bir açıdan olayları değerlendirmesem kendimi yıkılmaya hazır bulurdum.

Bana bu durumda güçlü olmayı, daha önce hayatımda karşıma çıkan insanlar öğretti. Beni üzenlere kızmıyorum. Herkesin herkese kattıkları var. Kimse beni üzdü diye kötü değil. Başkalarına iyi olmadıklarını nereden biliyorsun? Hayat bir roman ya da bir film değil. Öyle de, değil. Yani kimseyi karakter olarak değerlendiremezsin. Hayat o yüzden böyle. Yoksa çok gri olurdu. Onlar da iyi ki hayatıma girdiler ve daha sonra gittiler. Hayatıma giren bu insanlar için en sevdiğim sözlerden biridir:

16298709_10155397012815639_2451742319633150997_n
Sevdiklerimiz de öyle sevmediklerimiz de. Ben onların sayesinde daha toleranslı biri oldum. Eminim. Hayatın bana öğrettikleri, savunma mekanizmamı esnek hale getirmemi sağlayan hep onlar.

Babamın durumunda da güçlü olmama yardımcı olanlar yine onlar. Çok teşekkür ederim hayatıma kattıkları değerlerden dolayı. Pek çok eksik noktayı görmeme yardımcı oldular. Kendileri gördüler mi, bilemem. O da yanıma kâr kalsın, değil mi?

Ben eminim, babam bu hastalıktan bizim sayemizde kurtulacak. Aldığım nefes elverdikçe babamın yanında olmaya devam edeceğim. Eskisinden daha da yaşama bağlı olacağını biliyorum. İnanıyorum. Onun da bize bağlı olduğunu biliyorum. Buna inanıyorum.

Yine beraber olacağız. Bu hayatı daha kalabalık karşılayacağız. Torunlarını da sevecek, onlara hayatını da anlatacak. Çünkü babamın torunlarına anlatmaya değer bir hayatı var.

Seni çok seviyorum babam! Bir an önce iyileş!

Benim sarkastik, hayat dolu, zehir zekalı babama ihtiyacım var, ihtiyacımız var! bu savaşı kazanacaksın ve hep birlikte bayram edeceğiz!!