H A Z E L

Blog

Denge – Dengelilik – Nefes

IMG_2431

Bir süredir (20 gündür) @HeadSpace ‘in “focus” paketiyle takılıyoruz. Paketin bitmesine 10 gün var. İşte Mayıs sonu gibi odağını sağlayabilmiş bir birey olarak yeniden ortalıklarda (pardon, evde) gezmeyi planlıyorum.

Merak edenler biraz araştırabilir. Meditasyon ancak ilgili insanları heyecanlandıran bir konsantrasyon ve gerçekten “kendini kendine adama” hali.

Bugün Odaklanma paketinde 20. günümü tamamladım. 20 gündür odağımı kaçırmadan etrafıma, bedenime, nefesime konsantre olmaya çalışıyorum, zihnimi başka noktalara kaçırmadan. Fena da gitmiyor aslında.

Bugün hayatımda “nefes” ile ilgili bir düşünce daha yeniden uyandı.

Bir süredir hayattaki dengeleri gözlemlediğimden belki de “denge-nefes” ikilisi bende bir karşılık buldu.

IMG_2431 2

Nefes al… Nefes ver… İlk bakışta çok basit; hatta insanlık olarak kanıksadığımız bu hayati eylem dengenin en açık bir kanıtı…. Gereğinden fazla aldığımızda, gereğinden fazla tuttuğumuzda dengeyi bozduğumuz için “elimizde fazla olsa bile” boğuluyoruz… Nefesimizi gereğinden fazla verdiğimizde, nefes alış-verişlerimizi düzenleyemediğimizde boğuluyoruz.

“Nefes”e odaklandığımda ilk zamanlarda alış-verişlerim titreyerek olurdu… Oysa nefes aldığımızı farketmediğimiz zamanlarda öyle titremeler yaşamıyoruz… Hatta nefes almayı unutuyoruz. Nefes almayı unutuyoruz… Evet… Bunu ilk öğrendiğimde çok şaşırmıştım ama “kaygı”yı en güçlü alt eden şey nefesi hatırlamak… Dolayısıyla özümüzü, kendimizi hatırlamak… Bunları uzman olduğum için değil (Bu konuyla ilgiliyim ama meraklı seviyesinde. Herhangi bir uzmanlığım yok. Kendimi iyi dinliyorum sadece.) hissettiğim için yazıyorum.

“Ay bir nefes aldırmadı!”, “Nefes almadan çalışıyorum!”, “Nefes aldırmıyor!”… Bunların hepsi dengesizliğin başrolde olduğu durumlar! Belli bir bir sorun var ve böyle giderse dengeler altüst olacak ve sağlık başta olmak üzere, şikayet eden kişinin pek çok kaybı olacak.

“Nefes aldırmayan” şey ya da kişi açısından balacak olursam da yine benzer bir durum söz konusu… “Onun tuzu kuru”, “İşleri tıkırında” diye düşünmek de doğru gelmiyor bana… En basitinden “nefes aldırmadığı” kişinin ellerinden, avuçlarından kayması da onun “boğulduğu” nokta olacak…

Bunun için şikayet edilen durumlar kayıplara neden olmadan keşke hemen terkedilebilse… Ama duygular, ihtiyaçlar, zorunluluklar o dengeyi zorlaştıran etmenler…

Durursak ölürüz, bu çok açık. Ama durabilmek ve dengeli bir şekilde yola devam etmek alışkanlıklar, disiplin ve kendimize sadık olmakla ilgili bir döngü bence. Bunları geliştirebilme potansiyeline sahip yaratıklar olmasak bunları bu kadar dert etmezdik. Kimimiz bu konuda kitap yazmaz, kimimiz o kitapları okumazdık.

Çok sevdiğim bir büyüğüm, “Sen elinden gelenin en iyisi olduğuna inanırsan, kimse senin yerini sarsamaz.” demişti. “Sarsılmak” dengelerin şaşması, “sarsılmamak” dengelerin korunması… Bağlı olduğu şey de “elinden gelenin en iyisi”…

Nefes ve denge… En büyük karmaşık ama tılsımlı ikili…

IMG_2431 3

COVID-19 ve Çöp Sorunu

COVID-19 ile ilgili bir yazmayan ben kaldım sanırım. Herkes edebi hale getirmek için pek çok isim verdi bu döneme. Kuşkusuz en fazla andığımız kişi Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez’dir. Bu dönemi yaşama “şansına” erişmiş insanlar “Kolera Günlerinde Aşk”a isim olarak benzettiler ve ortaya şöyle isimler çıktı:

IMG_0627

 

 

“Korona Günleri”, “Korona Günlükleri”, “Korona Zamanı”, “Anna Koronina”, korona korona korona… Ekşi Sözlük‘te bununla ilgili bir başlık bile var.

 

 

Herkesin bu konuda çok yazacak şeyi var. Evden çalışmaya başladığımızdan beri yaratıcılıklarımıza yaratıcılık, yeteneklerimize yetenek kattık. “Balkon demiri yalamayı” özledik. O kadar çok meditasyon, yoga, evde nasıl sıkılmazsınız içerikleri ile bombardıman altında kaldık ki, evde boş boş oturmanın ayıp olduğunu bile düşünmeye başladık. Kitap okuma önerileri çok klişe kaldı. “21. yüzyılda evde nasıl yalnız kalınır”ı çalışıyoruz insanlık olarak. Yalnızlığın ne kadar güzel bir şey olduğunu unutmuştuk. Aksine yalnız kalmanın “eziklik” olduğu ilkokul, ortaokul çağlarında beyinlerimize kazındı. Oysa yalnız kalıp kendi ihtiyaçlarının farkına varmanın lüks olduğunun büyük insanların başarılarının ardındaki en büyük sırlardan biri olduğunu COVID-19 sayesinde öğrendik.

Hastalığın tam olarak ne olduğu tanımlanamadan korkutulduk. Temel bilgiler bize yetmedi. Daha fazlasını istedik. Dezenfektan kullanmaktan kuruyan eller bile zaman zaman prestij aracı haline geldi. Dezenfektan bulmuş ve kullanabilmiş. Halbuki en başından beri suyun sabunun erişilebildiği bir ortamda dezenfektan kullanımına gerek olmadığı da söylendi, eldiven kullanımının çıplak ellerden daha riskli olduğu da.

Çöp Sorunu

Daha çok yakında 14 Eylül – 10 Kasım 2019 tarihleri arasında “yedinci kıta” temalı 16. İstanbul Bienali büyük ses getirmişken, COVID-19’dan sonra “atık” konusu farklı bir boyut kazandı. Ankara’nın en nezih semtlerinde bile yerlerde tıbbi atık görmeye başladık. Hem de sayısız! Maskeler, eldivenler… Bunları toplamak zorunda kalan, hala işine gitmek zorunda olan temizlik görevlileri var. Onların evden çalışabilmesi mümkün değil. Geçimlerini sağlamak zorundalar ve sağlıklarını riske atıyorlar. Hastalığın en hararetli zamanlarında takacak maske bulamadıklarını da hatırlatmak isterim.

Evden Çalışma İmkânı

Bu süreçte evden çalışabilen şanslı insanlardan biriyim. Evde kalmak bir tercih değil, zorunluluk bu dönemde ama uyuyup uyandığımız yerin keyifli olmaması kimsenin suçu değil. Zamanında evi “ev” yapmaya vakit bulamamış da olabilirsiniz. İnsanların böyle kriz dönemlerinden çıkabilmesini sağlayacak şeylerden biri de aslında eviyle çok da ilgilenmeyen insanlar için bir fırsat. Ben onlardan değilim. Çalışma ofisim bile rengarenktir. Saatlerimi geçirdiğim yerin bana ait olması hissini çok seviyorum. Evden çalışma zorunluluğunu “mecburiyet” gibi değil de “fırsat” olarak görmekte fayda var.

Tabi sosyalleşmenin önemi asla azımsanamaz. Sosyal varlıklar olarak insanlar iletişimde  kalmak zorundadır. Sosyalleşmemek insan ömründen çok götürür. Bunun araştırmaları bile yapılmıştır. Sizleri şu linkteki TED konuşmasına götürmek istiyorum. Sosyalleşmek güzeldir ve hayatı yaşanır kılar. Ama içinden geçtiğimiz zamanların sona ereceğini biliyoruz. Bu hastalık yüzünden çok kaybımız oldu ama biliyoruz ki en önemli şey mümkün olduğunca kurallara uymak ve bir değişiklik yaparak çok da sorgulamamak. Bu dönemde hastalıkla ilgili öne sürülen çok fazla fikir var. Resmi kaynakların önerileri dışında başka bir yeri takip etmemeye çalışıyorum. Takip ettiğim kaynaklar, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu üyelerinin açıklamaları. Bir de anne, babalarımızın, aile büyüklerimizin Whatsapp gruplarından aldıkları “sıradışı”, kaynağı belli olmayan mesajları çürüten bir platform olan teyit.org‘u takip ediyorum. “COVID-19 Postası” başlığı ile bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgilendirme de yapıyorlar. Takip etmek için abone olmanız yeterli. Daha fazla bilgi kafa karışıklığına neden oluyor.

Teşekkürü Hakedenler

Türkiye’de COVID-19’un ilk görüldüğü 11 Mart’tan bu yana yaklaşık bir buçuk ay geçti. İmkânı olanlar ve işi elverenler evden çalışmaya devam ediyor ama burada hassasiyetle üzerinde durulması gereken meslek grupları var. Normal koşullarda bile pek çok hastalığa maruz kalma riski ile karşı karşıya kalan insanlar ilk başta sağlık çalışanları. “Sağlık çalışanları” çok geniş bir grubu kapsıyor. Açık hava bile olsa pazar yerlerinde belli bir mesafede maskesiz durulmaması söylenirken, kapalı alanlarda saatlerce hastalarla iç içe mesleklerini sürdürmek zorunda kalan insanlardan bahsediyorum. Tabi maalesef bu hastalığa yakalanan çok sayıda sağlık çalışanı var. Arkadaşlarım arasında da çok fazla sağlık sektöründe gece gündüz demeden, evlerine gidemeden çalışanlar var.

Bu dönemde temizlik çalışanları, okula gitmek istemiş, aileleri tarafından gönderilmemiş çok sayıda kadın var. Hayatlarını başkalarının evlerini temizleyerek devam ettirmeye çalışıyorlar. Bu dönem onları daha iyi anlamamızı sağladı. Bizim sorumlu olduğumuz kendi evimiz ve hafta bir defa temizlediğimiz yer. COVID-19 yüzünden artık bir süredir çalışamıyorlar. Çalıştıkları dönemde her gün aynı işleri çeşitli büyüklüklerdeki evleri temizleyerek geçimlerini sağlamaya çalışan bu kadınları daha iyi anladım. Elleri dert görmesin. Hayatlarımızı kolaylaştırdıkları için bir teşekkür de onlara. 👏🏻

Süper market çalışanları ve kuryeler… Normal zamanda da kuryeler konusunda hassas olunması gerektiğini düşünenlerdenim. Böyle dönemde kuryelerin ya da marketlerin siparişleri geç getirmesi ya da karıştırması çok normal. Marketlerde rafları kıtlıktan çıkmışçasına boşaltmanın anlamı nedir? Zaten arı gibi çalışan, tüm günü koşturarak geçiren market çalışanlarına hakaret etmek, bağırıp çağırmak nasıl bir vicdansızlıktır? Bu da yetmiyormuş gibi, sosyal medya üzerinden siparişleri zamanında gelmedi diye marketleri ve kuryeleri aşağılamak ve onlara hakaret etmek nasıl bir şuursuzluktur? 20 yaş altı ve 65 yaş üstü bireyler için demiyorum ama yine belli kuralları gözeterek dışarı çıkabilen bizler, çıkabiliyorken neden sipariş vererek insanların sağlıklarını riske atıyoruz? Bizim karşı karşıya kaldığımız risk 1 ise onlarınki 1000. Bu konuda daha duyarlı olalım, insanları düşünelim.

Biz Ne Yapabiliriz?

Kendimizi sorgulayabiliriz mesela. Bu süreçte aynı evi paylaşan insanların birbirlerini hiç tanımadıklarını itiraf ettiklerine denk geldim. Gerçekten bilinçli ve duyarlı çiftler dışında ciddi sorunlar yaşayan insanların olduğunu biliyorum. COVID-19, #EvdeKal süreci sona erdikten sonra boşanmaların artacağı gibi bir beklenti var. #kadınayönelikşiddet yüzünden hayatını kaybeden çok kadın oldu, aile dağıldı. Çok şey öğreneceğimiz bir dönem.

  • Sabırlı olayım derken kendinizi sinirlendiğiniz konu ya da kişi üzerinden doldurmayın. Deşarj olmanızı sağlayacak şeyler mutlaka vardır. (Sigara ile de deşarj olunuyor diye duyuyorum sağdan soldan.  (hiç içmediğim için bilmiyorum tabi.))
  • İlla da bir hobi ile kendi yeteneklerinizin kapısını tıklatmak zorunda değilsiniz. Yetenek vardır ama heves yoktur. Zorlamayın kendinizi boş oturmak da bir ihtiyaçtır.
  • TV’de sonsuz sayıda COVID-19 konulu program var. İzlemeyin. O programlar çoğunlukla biz izleyelim diye değil, programcılar işlerini yapmak zorunda kaldığı için yapılıyor. İzleseniz de izlemeseniz de mesleklerini yapmaya devam ediyorlar. Psikolojiyi harap eden programlar oluyor genelde. İzleyecekseniz 19:00’da başlayan haberleri izleyin. Beyniniz yanmasın.
  • Aynı evi paylaştığınız insanların yaşam alanlarına saygı gösterin. Örneğin, müzik dinliyorsanız kulaklık takın, herkes sizin dinlediğinizi dinlemek istemeyebilir. Bu da başka bir tartışma sebebinin ortaya çıkmasına neden olabilir.
  • Sipariş vermeyin, marketten kendiniz alın. Hem hareket olur.
  • Bu sürecin geçici olduğunu bilin. Hayatlarımıza devam edeceğimizi, yine eski koşulları (çoğunlukla) yaşamak durumunda kalacağımızı unutmayın.

 

Eve erken gelince…

Eve erken gelince işteyken göremediğim güzellikler olduğunu farkettim. Bugün fırsat bu fırsat bu güzellikleri fotoğraflamaya koyuldum. Aslında farkettim ki hayatımda yapmaktan en fazla keyif aldığım şey fotoğraf çekmek. Bunun için kendimi zorlamadığımı, beslendiğimi, kendimi çok iyi hissettiğimi farkettim. Bir çeşit meditasyon gibi.

Hele de sonbahar fotoğrafları çekmenin hayatımda hiç bu kadar keyifli olmadığını hissettim. Bunda havanın çok soğuk olmamasının da payı var. Sorun şu ki, havanın soğuk olması gerektiğini düşünüyorum. Bugün 25 Kasım. Yıl bitiyor ve hava adamakıllı soğumadı. İstanbul’da Kasım ayı sıcaklık ortalaması 11 dereceyken bu sene 21 derece. Bu durumda gelecek seneler için kafa yormaktan korkuyorum hatta bunu düşünmekten kaçıyorum.

Dünyayı yaşanmaz hale getirdiğimiz halde güzelliklerine hayran kalmak canımı çok sıkıyor…

Bunlar da hayran kaldıklarım… Sıcak renklerine dalıp dalıp gittiğim, şimdiye kadar çektiklerimin en iyileri belki de…

 

Enlight1946Enlight1940Enlight1948Enlight1944Enlight1937Enlight1942

Kendimce Kaynak Biriktirme Teknikleri: 1

“Doktora” lafını duyduğunuz zaman bile benim gibi tüyleri diken diken olanlardan mısınız? Ama kariyerinizi güçlü kılmak için yapmak zorunda mısınız? Her ikisine de “evet 😣” diyenler için kendimce çalışma tekniklerinden bahsedeceğim.

Doktora teziniz için elde ettiğiniz sonsuz kaynaktan nasıl faydalanabilirsiniz?

Şunu belirtmeliyim ki, son teknolojinin geldiği noktayı hayranlıkla izliyorum ve kullanıyorum. Zira ağaç kesmiyoruz, baskı masrafından çıkmıyoruz; okulların veri tabanından ve öğrenciperver hocaların elektronik kaynakları sağlamasından dolayı gayet ekonomik bir şekilde çalışmalarımızı yapabiliyoruz. Kanınızda az biraz “stalker”lık varsa aradığını kaynağı nasıl bulacağınızı bildiğiniz sürece internet teknolojisi en hayatı uzvumuz haline geliyor. Öyle ki, konunuz için önem arz eden sözcüğü aratma işi (ctrl+F) zaman-ekonomik bir yöntem olduğu için de kaynak içinde hocaların tabiriyle spot-on” (nokta atışı) bir şekilde aradığınız şeyi size hemen sunuyor!

Ama derseniz ki, “ben sadece fiziksel kaynaklardan okuyabiliyorum, başka türlü yapamıyorum” o zaman maalesef baskı masrafları artar, zamanınızın büyük bir kısmı belki de yanlış kaynağı didiklemekle geçer. Bu noktada belki de geleneksel yöntemleri (en azından bu süreçte) geride bırakmak yararlı olabilir. Aksi halde bu kadar hızlı ilerleyen bir çağda yol almak çok mümkün olmayabilir. Ben de kalem ve kağıt kullanmayı çok seviyorum ama bu süreçte hıza ihtiyacım olacağı için hayatıma laptopla devam edeceğim.

Elimizdeki elektronik kaynakları nasıl kullanalım, ben ne yapıyorum?

Doktora tez sürecinde sistemli olmak çok önemlidir. Sistemi olmazsanız, uzun zaman kaynaklarınız ve doktora gereçlerinizle ilgilinemezseniz yeniden başa dönmek durumunda kalabilirsiniz ki bu hepimizin (özellikle de bir taraftan çalışıyorsanız) büyük bir sorunu.

Ben kaynaklar için bilgisayarımda bir klasör açtım. Kaynakların yazarları kimlerse soyadlarına göre dizdim. İsterseniz doktora tezinizin alt başlıklarına göre de bir klasörleme tekniği kullanabilirsiniz.

Daha sonra konum için temel bilgiler içeren ilk makaleyi ve bu makaleden çıkaracağım notları görebileceğim şekilde ekranıma yerleştirdim. Bu sayede ikisi de gözümün önünde olacak. Misal:

Ekran Resmi 2019-10-25 15.00.56.png

(Elimle yazmayı çok sevdiğim için ve teknolojiden de kopamadığım için yazıları da MacBook’un ekran yakala özelliğinden faydalanarak yazdım. Daha yeni keşfettim, daha da geliştireceğim. Kırmızı yazıları “İmza” özelliğiyle ekledim.)

Faydalandığınız makalenin künyesini bu dosyaya ekleyin. Unutmayın, her makale için yeni bir Word dosyası açmalısınız. Makaleyi kaydettiğiniz ismi bu Word dosyasına da verirseniz kafanız karışmaz. Bu özetler için de ayrı bir klasör oluşturmanızı öneririm.

“Ama bunun için Zotero, Mendeley vb. var. Bu yöntem çok ilkel.” diyebilirsiniz, haklı da olabilirsiniz ama bazen bu programlar insanları yarı yolda bırakabiliyor. Word içine yüklediğiniz için Word çökebiliyor. Sonra tüm çalışmalarınız tek bir ağaca bağlı olduğu için tam anlamıyla işler sarpa sarıyor. Onun yerinde bu şekilde dağıtırsanız programdan hem daha hızlı hareket edersiniz hem de daha ekonomik olur. Çünkü bahsettiğim programlar bazı ek marifetler için ek tarifeler uyguluyor. E tabi siz bilirsiniz. Dediğim gibi bu benim denediğim, denemeye devam ettiğim baya da içime sinen bir yöntem oldu.

Her zaman önerilerinize açığım.

Sevgiler!

Doktorada Yeterlik Geçti… Ya Sonra?

Geçtiğimiz Mayıs sonunda Politik Ekonomi Doktora programına dair yapmam gereken bir aşamayı daha tamamladım ve yeterliğimi aldım.

Doktoraya başlama faslım, dersleri verme faslım ve yeterlik derken yedi aşamalı bu serüvenin dördüncü aşamasındayım… Sonuna kadar gitmeyi planlıyorum. Umarım bu yolun sonu hem benim için hem de çalıştığım alanla ilgili sorunların çözümünde güzel kapılar açılır ve bu güzellikleri ahir ömrümüzde görürüz.

Doktoranın 7 Önemli Basamağı:

  • Doktora Kabul Aşaması
  • Dersler
  • Yeterlik
  • Tez Konusu Belirleme ve Yazmaya Başlama
  • Doktora Tez Savunması
  • Tez Savunması Düzeltmeleri
  • ve artık alanınızda sayılı uzmandan birisiniz. Benim hayalini kurduğum ifade: Politik Ekonomi Doktoru ❤️🌺

Yazıyla:

Enlight1756

Bunu aslında özellikle eklemek istedim. Çünkü yazmanın da beyin fonksiyonları için çok faydalı bir aktivite olduğunu biliyorum ve zaman zaman da bununla ilgili makaleler paylaşmaya çalışıyorum. Gerçi şimdiye kadar bir tane oldu ama idare edin. 🙂

Yazmak, evet, beyin fonksiyonları için iyi bir aktivite ama doktora sürecinde benim tecrübe ettiğim kadarıyla teknolojinin nimetlerinden faydalanmak önceliğiniz olmalı. Bu teknik belki doktora çalışmanızla ilgili bir konferansa gittiğinizde daha faydalı olabilir. Bu sayede kendi not tutma tekniklerinizi de geliştirebilirsiniz.

Makalelerin okunma sürecinde ise makaleye dair notlarınızı, kaynaklarınızı doğrudan bilgisayara taşımak daha fazla tercih edebileceğiniz bir yöntem olabilir. Zaman aleyhinize işliyor, unutmayın.

Bana gelince… Ben dolmakalem hastasıyım, evet tam olarak kendimi böyle tanımlıyorum. Yukarıda görmüş olduğunuz mürekkep Graf von Faber Castell – Olive Green (Yeni buldum ve uzun süre de bırakmaya niyetim yok. Aşık oldum sanırım.) Kalem ise TWSBI Diamond 580! Bu kadar akıcı yazmayı ancak böyle bir kalem sağlayabilirdi.

Doktora saflarını buradan fırsat buldukça paylaşmaya devam edeceğim. Umarım sizin doktora sürecinize faydası olur. Sizden gelecek önerileri de bekliyorum.

Görüşmek üzere!

Güzel müzik, iyi geceler

İyi geceler, huzurlu haftalar!!!

Nouvelle Vague – Algo Familiar, bu kısası, uzunu bulunca daha eğlenceli oluyor. 🙂

Kaliteli müziği uzaklarda aramayın!

Başkent Ankara’da dün gece muhteşem 10 müzisyenle kaliteli müziğin hasını, özlediğimiz lezzeti bulduk.

Kenan Doğulu ve muhteşem ekibi unutulmaz bir akşam yaşattılar bize! 10 harika müzisyen! ODTÜ’lü olmak, Ankaralı olmak, biz olmak hiç bu kadar güzel olmamıştı. Konserden kısa kısa anlar paylaşmak istiyorum. Bu güzel gecenin benim için özel olan anlarını sizlerle paylaşmak heyecan verici olacak.

Babamdan sonra atlattığım zor süreç Blogia’yı da boşlamama neden oldu. Dolayısıyla bu platformu açtığım dönem kafam dağınık olduğu için diğer sosyal medya mecraları ile de zenginleştirememiştim. YouTube’ koyduğum video destekleriyle de sizinle yaşadığım güzel konserlerin ve anların linklerini paylaşmak istiyorum. Böyle olunca da size daha eğlenceli içeriklerle ulaşabileceğim.

Onlardan biri şimdi taze taze bu linkte, iyi dinlemeler!

Ferit Odman solosu:

 

AVRUPA’DA GEÇTİĞİMİZ HAFTA (1 AĞUSTOS – 7 AĞUSTOS 2017)

Geçen hafta Avrupa’nın öne çıkan haberleri arasında Almanya gelişmeleri, Avrupa’da sığınmacıların karşı karşıya kaldıkları zorluklar, Avrupa’daki ırkçı yaklaşımlar, Türkiye – AB ilişkileri, Brexit’e ilişkin son gelişmeler, Avrupa’da güvenlik, AB ve ABD’nin Rusya’ya yaptırımı, Kıbrıs gelişmeleri göze çarpıyor.

Almanya

almanya ile ilgili görsel sonucu

Geçtiğimiz hafta Almanya son uçağını da İncirlik’ten çekti. Almanya’nın İncirlik Askeri Üssü’ndeki asker ve keşif uçaklarını geri çekme kararı sonrası, üsteki son Tornado tipi keşif uçağının da çekildiği bildirildi. Almanya Savunma Bakanlığı’ndan Pazartesi günü yapılan açıklamada, üsteki beş uçaktan sonuncusunun da Rheinlandpfalz eyaletindeki Büchel Üssü’ne ulaştığı belirtildi.

Almanya, Temmuz ayı başında İncirlik Üssü’nden çekilme sürecini başlatmıştı. Alman ordusunun tanker uçağı İncirlik’ten çekilmesinden kısa süre sonra Ürdün’de IŞİD’le mücadele kapsamındaki görevine başlamıştı.

Avrupa’da Sığınmacılar

avrupa sığınmacılar ile ilgili görsel sonucu

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Fransa’nın kuzeyinde bulunan Calais şehrinde sığınmacıların maruz kaldığı polis şiddetine yönelik bir rapor yayımladı. Raporda Calais mülteci kampının boşaltılmasının üzerinden aylar geçmesine rağmen yaklaşık 500 mültecinin hala sokaklarda yaşadığı belirtiliyor. Caritas sivil toplum örgütünde gönüllü olarak çalışan Fanny Plancon araştırma sonuçlarını doğruladı.Caritas sivil toplum örgütünde gönüllü olarak çalışan Fanny Plancon yaşanan olayların Fransa’nın imajına zarar verdiğini söyledi.

Ayrıca, Fransa’da sığınmacıların kamplarda karşı karşıya olduğu olumsuz koşullar, uğradıkları kötü muamele, sistematik hale gelen polis şiddeti ve yetkililerin yardımlara yasak getirmesi tartışmaları devam etti. Fransa’da sığınmacılar bir yandan olumsuz koşullar altında yaşam mücadelesi veriyor. Sığınmacılar tüm olumsuz koşulların yanında polis şiddetiyle de karşı karşıya kalıyor.

Başkent Paris’in merkezinde La Chapelle ve Stalingrad metro istasyonlarının arasında bazı bölgelere Nisan 2017’de döşenen tel çitlerle, sığınmacıların geceleri bu bölgede konaklamasının engellenmesi hedefleniyor.

İtalya, Libya ile yaptığı anlaşmayla sığınmacı akışını tümüyle engellemek istediğini belirtiyor. DW’den Bernd Riegert, AB’nin de desteklediği bu tecrit taktiğinin sorunu çözmeyeceğini savunuyor.

İtalya ve AB de caydırıcılık ve tecrit politikası uygulamayı tercih ediyor. Böylece zor durumdaki insanların mülteci statüsü kazanarak Avrupa’ya gelmelerinin son legal yolu da kapatılıyor. Çünkü sığınmacılar, ancak Avrupa topraklarına ayak bastıklarında iltica talebinde bulunabiliyor. Akdeniz rotasına ket vurmak suretiyle Avrupa kalesi, tüm kapılarını kapatma yolunda bir adım daha atıyor.Sınır Tanımayan Doktorlar Genel Sekreteri Gabriele Eminente, Roma’da İçişleri Bakanlığı’ndaki görüşmenin ardından yaptığı açıklamada İtalyan hükümetinin hazırladığı davranış kodeksini öngören rehberi imzalamadıklarını açıkladı.

Sivil toplum kuruluşları geçen haftadan bu yana Roma’da hükümetten temsilcilerle davranış kuralları rehberi hakkında görüşmeler yürütüyor. İtalyan hükümetinin sivil toplum kuruluşlarına, davranış kuralları rehberini imzalamaları için tanıdığı süre 31 Temmuz 2017’de sona erdi. Bu yılın başından beri ülkelerini terkederek Avrupa’da herhangi bir limana ulaşabilen sığınmacıların sayısı 114 bin 287. Bu sığınmacıların 94 bin 802’si İtalya’ya ulaştı. Uluslararası Göç Dairesi geçen yıl Akdeniz üzerinden İtalya’ya gelenlerin sayısını 363 bin 401 olarak açıklamıştı.

Akdeniz’de bu yılın başından beri 2397 sığınmacı yaşamını yitirdi. Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege Denizi’nde ise 45 göçmen hayatını kaybetti.

Irkçılık

ırkçılık ile ilgili görsel sonucu

Avusturya’nın Vorarlberg eyaletinde mahkeme, sosyal medya üzerinden Nazileri öven ve Yahudi soykırımını inkâr eden paylaşımlarda bulunan kişiyi bin 440 avro para cezasına mahkûm etti. Ülkede 2. Dünya Savaşı’nın ardından 1947’de çıkarılan “Anti-Nazi yasası” ile Nazi dünya görüşünün herhangi bir şekilde savunulması, yaygınlaştırılması ya da propagandasının yapılması yasaklanmış, bu yasaya muhalefet edenler ağır hapis ve para cezasına çarptırılmıştı.

İnsan Hakları

İnsan Hakları ile ilgili görsel sonucu

Belçika hapishaneleri sıklıkla uluslararası eleştirilerin hedefinde yer alıyor. Bunun sebebi insan hakları ihlalleri. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok defa Belçika’daki hapishanelerdeki mahkûmların insan haklarının ihlal edilmesine yönelik düzenlemeler yapmıştı. Geçtiğimiz Temmuz’da Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi Belçika’yı insanlık dışı ve aşağılayıcı hapishane koşulları dolayısıyla suçlu bulmuştu.

Türkiye – AB İlişkileri

Türkiye – AB İlişkileri ile ilgili görsel sonucu

Avrupa Birliği Komisyonu’nun günlük basın toplantısında, Almanya’nın Türkiye ile Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesi çalışmalarının askıya alınması ve Türkiye’ye katılım öncesi fonların dondurulmasını istediğine ilişkin iddialar gündeme geldi. Komisyonun 2016 sonunda Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için AB Konseyi’nden yetki talep ettiğini hatırlatan Gordejuela, “Komisyon, Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesinin, her iki tarafa da önemli ekonomik yararlar sağlayacağını değerlendiriyor.” dedi.

Avrupa Komisyonu Sözcüsü Carlos Martin, Türkiye’yle Gümrük Birliği’nin modernizasyonuyla ilgili müzakereleri başlatma kararını AB Konseyi (üye ülkelerin alacağını) ve Katılım Öncesi Fonlar’ın askıya alınmasının, AB-Türkiye ilişkilerinin genel yaklaşımına bağlı olmaya devam etmesi gerektiğini söyledi.

Martin şöyle devam etti, “Ayrıca biz, Türkiye’den elde edeceğimiz faydaların çıkarımını da dikkate almalıyız. Komisyon Türkiye’yle ilişkimizin son gelişmeler ışığında gittikçe gerekli olduğuna inanmaya devam etmektedir. 2014-2020 için Katılım Öncesi fonların üçte birinden fazlası şu anda, özellikle demokrasi ve yönetim, sivil toplumun yetkilendirilmesi, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanları gibi birlik üyeliğinde önemli reformların hazırlığı için kullanılmaktadır.”

Brexit

Brexit ile ilgili görsel sonucu

İngiltere, AB ile arasındaki serbest dolaşımın 2019 yılında sona ereceğini duyurdu. İngiltere Başbakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “ülkenin AB’den ayrılığını (Brexit) takiben serbest dolaşım uygulamasına devam edileceği yönünde spekülasyonda bulunmanın yanlış olduğu” belirtildi. Brexit müzakerelerinin Mart 2019’da tamamlanması öngörülüyor. İngiltere’de bütün konuları içeren kapsamlı anlaşmanın bu süre içerisinde tamamlanamaması halinde yeni normale uyum sağlanması için olası bir geçiş-uyum anlaşmasının uygulanması, bu şekilde özellikle iş dünyasının çıkarlarının korunması hedefleniyor.

İrlanda parlamentosu komitesi Brexit’in İrlanda üzerindeki etkileri üzerinde çalışma yapıyor. Bu çalışmalar barışçıl bir yeniden birleşme için teklif sunma yönünde. Komitenin raporu Çarşamba günü yayınlanacak. 17 önerinin bulunduğu raporda İrlanda AB ve İngiltere arasında nihai bir anlaşma yolu arıyor. İrlanda Başbakanı Varadkar, Birleşik Krallık ve AB arasında Gümrük Birliği imkânlarının değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, Birleşik Krallık‘ın ortak pazarın bir parçası olarak kalmayı istememesi halinde kapsamlı bir ticaret anlaşmasının gündeme gelebileceğini belirtti.

Avrupa’da Güvenlik

Avrupa’da Güvenlik ile ilgili görsel sonucu

Alman basınına yansıyan habere göre Interpol, Avrupa emniyet teşkilatlarına IŞİD’in potansiyel intihar saldırganı olabilecek 173 kişinin ismini gönderdi. Listede altı Avrupalı’nın da bulunduğu belirtiliyor. Die Welt, Alman güvenlik çevrelerine dayandırdığı haberinde IŞİD’in bu listedeki isimlerin bir kısmını intihar saldırıları düzenlemeleri için Avrupa’ya gönderme girişiminde bulunabileceği belirtildi.

AB ve NATO

AB ve NATO ile ilgili görsel sonucu

NATO savaş uçaklarının, Estonya hava sahası yakınlarında Rusya ordusuna ait uçaklara engel olduğu sırada yanlışlıkla Finlandiya hava sahasına girdiği bildirildi. CNN’nin haberine göre, NATO Sözcüsü Dylan White yaptığı açıklamada, Baltık hava sahasında NATO Hava Polis Misyonu görevi yapan İspanya ordusuna ait iki F-18 savaş uçağının, Estonya hava sahası yakınlarında uçan Rus uçaklarını önlemek için Estonya’nın Amari hava üssünden havalandığını belirtti. Finlandiya, dün, İspanya ordusuna bağlı iki NATO savaş uçağının, hava sahasını kısa süreliğine ihlal ettiğinden şüphelendiğini duyurmuştu. Baltık Denizi’ndeki Finlandiya Körfezi üzerinde bulunan uluslararası hava koridorunun dar olması nedeniyle, Finlandiya hava sahası, komşusu Rusya’nın askeri ve sivil uçakları tarafından zaman zaman ihlal ediliyor. Bunun yanı sıra, ittifak üyesi olmayan Finlandiya’nın hava sahasının, NATO uçakları tarafından nadiren ihlal edildiği biliniyor.

AB ve ABD’nin Rusya’ya Yaptırımları

abd rusya ile ilgili görsel sonucu

Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanı Brigitte Zypres, ABD’nin Rusya, İran ve Kuzey Kore’ye yeni yaptırımlar yapmasını öngören yasa tasarısının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Avrupa Komisyonunun karşı önlemleri değerlendirmesi gerektiğini ifade etti. Zypries, Avrupa Komisyonunun karşı önlemler alması gerektiğine işaret ederek, “Elbette ticaret savaşı istemiyoruz. Fakat Avrupa Komisyonunun şimdi karşı önlemleri incelemesi önemlidir.” değerlendirmesinde bulundu. Öte yandan, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de ABD yaptırımlarının Avrupalı şirketlere karşı ülke dışında herhangi bir şekilde kullanılmasını kabul etmeyeceklerini belirterek, “Yaptırım politikaları, ulusal ihracat çıkarlarını ve yerel enerji sektörünü teşvik etmek için elverişli ve uygun bir araç değildir.” ifadelerini kullanmıştı.

Kıbrıs

kıbrıs ile ilgili görsel sonucu

Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, cumartesi akşamı “MegaOne” televizyon kanalına, Kıbrıs sorununun çözümünden sonra Kıbrıslı Türklere verilecek ödeneklere ilişkin açıklamalarda bulunurken, Rum siyasi partilerinden bu açıklamaya “doğal gaz gelirleri” çerçevesinde tepki geldi. KS EDEK, “Doğal gaz gelirlerinin 5/6’sının Kıbrıslı Türklere verileceği konusunda neden Ulusal Konsey’in bilgilendirilmediği” sorusunu yönetirken Rum hükümetinden izahat talep edildi. Dayanışma Hareketi ve ELAM da Kasulidis ve Rum hükümetine yönelik “gizli diplomasi” ithamlarında bulundu.

 

 

G20’den sonra Avrupa’da neler yaşandı?

39621932_401.jpg

Avrupa’nın dört bir yanından gelen insanların işlediği suçlardan bazıları Hamburg’daki şiddet olayları arasında sayılabilir. Bu durum gözlerin aşırı sola çevrilmesine neden oldu. Deutsche Welle haberlerinde bu konuya eğildi.

Avrupa’da ne kadar aşırı solcu (left-wing extremists) bulunuyor?

Bu soruya cevap vermek kolay değil. Bu konuda sağ siyasal sol siyasaldan daha fazla araştırılıyor. Hamburg’daki kargaşa gösterdi ki, Avrupa’daki aşırı sol ağının faaliyetleri oldukça eşgüdümlü. Europol’a göre katılımcı sayısı hakkında bir tahminde bulunmak sağlıklı değil.

Alman İçişleri Bakanı, 2016 yılında Almanya’nın 81,4 milyon nüfusu bulunduğunu ve tahminlerine göre ülke genelinde 28,500 civarında aşırı sol eğilimli olduğunu, bunların da 8,500’ünün şiddet eğilimi gösterdiğini ifade etmiştir. Aşırı sol radikalizm Avrupa genelinde varlık göstermektedir ve en az Almanya’da olduğu kadar İtalya, Yunanistan ve İsveç’te de radikal sol kesim alt kültürü kendini göstermektedir. Nispeten varlıklı kesimin bulunduğu Zürih ve Bern’de de ciddi sol kesim sokak şiddeti görülmektedir.

 

Aşırı sol şiddeti yükselişte mi?

Göstergeler öyle olduğunu söylüyor. Europol’un son AB terör raporunda, “grupların operasyonel yeteneklerinin aşağılarda kaldığını” ortaya koymasına rağmen,2015’ten 2016’ya kadar sol kesim ve anarşist terör saldırılarının “keskin yükseliş” olarak değerlendirildiği görülmektedir. Alman İçişleri Bakanı sol kesim şiddetinin %10 artış gösterdiğini ifade etmiştir. 2017’de de G20 zirvesinin aşırı sol şiddet eğilimlerinde artış gözlemlenmesine katkısı olduğu gözlemlenmiştir.

Bununla birlikte, tüm aşırı solcuların eşit bir şekilde şiddet gösterdiğini söylemek mümkün değildir. Europol’un açıklamasına göre anarşist gruplar ve aşırı sol eğilimli bireyler şiddete daha fazla başvururken, aşırı sol hareketlere mensup olanlar şiddete daha az başvurmaktadır.

 

Kaç farklı tip aşırı solcu vardır?

Avrupa’da hayret verici sayıda aşırı sol grup bulunmaktadır. Ama uzmanlar üç temel kategoriye ayırmaktadır: Marx, Lenin öğretilerine sıkı sıkıya bağlı komünistler, anarşistler ve Hamburg’daki Rote Flora ya da Kopenhag’daki Christiana’daki gibi özerk radikaller. Alman İçişleri Bakanı bu gruplar arasında komünistlerin sayısının azaldığını, diğer iki grubun büyümeye devam ettiğini belirtmiştir. Bakan ayrıca “özerk” radikallerin şiddet olaylarının büyük çoğunluğundan sorumlu olduğunu belirtmiştir.

 

Aşırı sol kesimin işlediği suçlar nedir?

Cinayetten duvar yazılarına kadar herşey. Conspiracy of Fire Cell üyeleri, 2013’te Yunanistan’da aşırı sağ Altın Şafak derneğinin iki üyesini öldürmüştü. Aynı örgüt Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’ye gönderilen bombalı mektubu da üstlenmişti.

Tüm radikal sol kesim şiddet olayları aynı derecede dramatik değil, şüphesiz. Ancak Europol’un yazdığına göre: “2016’da Almanya’da anarşist aşırıcılar sayısız kundaklama olayı düzenlemiştir. Hedeflerinde polis ve sokaklardaki özel araçlar vardı. Belçika’da da benzer olaylar yaşanmıştı.

 

G20’ye yönelik şiddetin yansımaları nasıl olur?

Ani etki Almanya’daki ve Avrupa’nın diğer yerlerindeki insanların etkilenmesidir. Özellikle 7 Temmuz’dan önce buradaki insanlar olası bir aşırı sol şiddetine karşı hassasiyet kazanmıştır. Almanya’nın en büyük partilerinin siyasetçileri, muhafazakârlar ve sosyal demokratlar Avrupa’da aşırı solcuların geniş bir listesinin oluşturulması için çağrıda bulunmuştur.

Ancak Europol böyle bir listenin hali hazırda bulunduğunu ifade etmektedir. Emniyet teşkilatının Dolphin projesi hem sağ kesimde hem de sol kesimde, AB üye ülkelerini etkileyen  ciddi siyasi suçlarla ilgili bilgi alışverişine izin vermektedir.

 

Kaynak: http://www.dw.com/en/after-g20-a-look-at-left-wing-radicalism-in-europe/a-39629507

Avrupa’da Geçen Haftalar G20 – 2017

Avrupa’da Geçen Haftalar

(10 Temmuz – 14 Temmuz 2017)

Geçen hafta Avrupa’nın öne çıkan haberleri arasında önceki hafta tamamlanmış G-20 zirvesi, Brexit görüşmeleri, Kıbrıs görüşmeleri, Avrupa’nın göçmenlere ilişkin tutumu ve Fransa-Almanya arasındaki yakınlaşma göze çarpmaktadır.

Bu sene 7-8 Temmuz 2017 tarihlerinde Hamburg’da düzenlenen dünyanın en büyük ekonomisine sahip 19 ülkenin ve Avrupa Birliği’nin oluşturduğu G20 zirvesinin ardından alınan kararların yansımalarına bakıldığında, Merkel’in G20 liderlerini zamanın daraldığı konusundaki uyarıları sıkılıkla görülmektedir. Deniz temasıyla ön plana çıkan zirvede küresel olarak başa çıkılması gereken sorunların zirveye katılan ülkelerin ortak sorunu olduğu ve bu sorunları aşarken bu 20 ekonominin birbirine daha da yaklaşması gerektiğinin altı çizilmiştir. “Ağlandırılmış dünya oluşturmak” (Shaping an interconnected world) sloganıyla beraberlik vurgusu yinelenmiştir. Her ne kadar fazla görüş ayrılığı olsa da, beraber hareket edebilmenin uzlaşıdan yana hareket edilmesi ile mümkün olabilecektir.

G20’de Avrupa Birliği konseyi Başkanı Donald Tusk insan kaçakçılıklarına karşı ciddi bir mücadele verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Birlikte hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Merkel’e rağmen, dünyadaki maden rezervleri konusundaki mücadele görülmeye değerdir. Gerçekçi olmak gerekiyor. Nitekim ABD’nin çelik sektörü konusundaki korumacı politikaları AB’yi endişelendirmektedir.

Zirvede iklim değişimi, enerji politikaları, Afrika’da ilerleme kaydedilmesi için çabalar, sağlık ve kadın hakları konuları üzerinde yoğunlukla durulmuştur. “Küresel Büyüme ve Ticaret”, “Sürdürülebilir Kalkınma, İklim ve Enerji”, “Afrika ile Ortaklık, Göç ve Sağlık” ve “Dijitalleşme, Kadınların Güçlendirilmesi ve İstihdam” konularında oturumlar düzenlenmiştir. G20 ekonomileri dünya nüfusunun üçte ikisini, dünyanın gayrisafi milli hasılasının beşte dördünü, dünya ticaretinin de dörtte üçünü oluşturmaktadır. Dünyanın g20 ekonomilerinden beklentilerinin yüksek olduğu da genel olarak varılan bir kanıdır.

2017-07-07-g20-familienfoto-en

Bundan sonra önümüzdeki haftalardaki gelişmeleri de buradan takip edebilirsiniz.