H A Z E L

Blog

Kategori: economics

Kendimce Kaynak Biriktirme Teknikleri: 1

“Doktora” lafını duyduğunuz zaman bile benim gibi tüyleri diken diken olanlardan mısınız? Ama kariyerinizi güçlü kılmak için yapmak zorunda mısınız? Her ikisine de “evet 😣” diyenler için kendimce çalışma tekniklerinden bahsedeceğim.

Doktora teziniz için elde ettiğiniz sonsuz kaynaktan nasıl faydalanabilirsiniz?

Şunu belirtmeliyim ki, son teknolojinin geldiği noktayı hayranlıkla izliyorum ve kullanıyorum. Zira ağaç kesmiyoruz, baskı masrafından çıkmıyoruz; okulların veri tabanından ve öğrenciperver hocaların elektronik kaynakları sağlamasından dolayı gayet ekonomik bir şekilde çalışmalarımızı yapabiliyoruz. Kanınızda az biraz “stalker”lık varsa aradığını kaynağı nasıl bulacağınızı bildiğiniz sürece internet teknolojisi en hayatı uzvumuz haline geliyor. Öyle ki, konunuz için önem arz eden sözcüğü aratma işi (ctrl+F) zaman-ekonomik bir yöntem olduğu için de kaynak içinde hocaların tabiriyle spot-on” (nokta atışı) bir şekilde aradığınız şeyi size hemen sunuyor!

Ama derseniz ki, “ben sadece fiziksel kaynaklardan okuyabiliyorum, başka türlü yapamıyorum” o zaman maalesef baskı masrafları artar, zamanınızın büyük bir kısmı belki de yanlış kaynağı didiklemekle geçer. Bu noktada belki de geleneksel yöntemleri (en azından bu süreçte) geride bırakmak yararlı olabilir. Aksi halde bu kadar hızlı ilerleyen bir çağda yol almak çok mümkün olmayabilir. Ben de kalem ve kağıt kullanmayı çok seviyorum ama bu süreçte hıza ihtiyacım olacağı için hayatıma laptopla devam edeceğim.

Elimizdeki elektronik kaynakları nasıl kullanalım, ben ne yapıyorum?

Doktora tez sürecinde sistemli olmak çok önemlidir. Sistemi olmazsanız, uzun zaman kaynaklarınız ve doktora gereçlerinizle ilgilinemezseniz yeniden başa dönmek durumunda kalabilirsiniz ki bu hepimizin (özellikle de bir taraftan çalışıyorsanız) büyük bir sorunu.

Ben kaynaklar için bilgisayarımda bir klasör açtım. Kaynakların yazarları kimlerse soyadlarına göre dizdim. İsterseniz doktora tezinizin alt başlıklarına göre de bir klasörleme tekniği kullanabilirsiniz.

Daha sonra konum için temel bilgiler içeren ilk makaleyi ve bu makaleden çıkaracağım notları görebileceğim şekilde ekranıma yerleştirdim. Bu sayede ikisi de gözümün önünde olacak. Misal:

Ekran Resmi 2019-10-25 15.00.56.png

(Elimle yazmayı çok sevdiğim için ve teknolojiden de kopamadığım için yazıları da MacBook’un ekran yakala özelliğinden faydalanarak yazdım. Daha yeni keşfettim, daha da geliştireceğim. Kırmızı yazıları “İmza” özelliğiyle ekledim.)

Faydalandığınız makalenin künyesini bu dosyaya ekleyin. Unutmayın, her makale için yeni bir Word dosyası açmalısınız. Makaleyi kaydettiğiniz ismi bu Word dosyasına da verirseniz kafanız karışmaz. Bu özetler için de ayrı bir klasör oluşturmanızı öneririm.

“Ama bunun için Zotero, Mendeley vb. var. Bu yöntem çok ilkel.” diyebilirsiniz, haklı da olabilirsiniz ama bazen bu programlar insanları yarı yolda bırakabiliyor. Word içine yüklediğiniz için Word çökebiliyor. Sonra tüm çalışmalarınız tek bir ağaca bağlı olduğu için tam anlamıyla işler sarpa sarıyor. Onun yerinde bu şekilde dağıtırsanız programdan hem daha hızlı hareket edersiniz hem de daha ekonomik olur. Çünkü bahsettiğim programlar bazı ek marifetler için ek tarifeler uyguluyor. E tabi siz bilirsiniz. Dediğim gibi bu benim denediğim, denemeye devam ettiğim baya da içime sinen bir yöntem oldu.

Her zaman önerilerinize açığım.

Sevgiler!

Doktorada Yeterlik Geçti… Ya Sonra?

Geçtiğimiz Mayıs sonunda Politik Ekonomi Doktora programına dair yapmam gereken bir aşamayı daha tamamladım ve yeterliğimi aldım.

Doktoraya başlama faslım, dersleri verme faslım ve yeterlik derken yedi aşamalı bu serüvenin dördüncü aşamasındayım… Sonuna kadar gitmeyi planlıyorum. Umarım bu yolun sonu hem benim için hem de çalıştığım alanla ilgili sorunların çözümünde güzel kapılar açılır ve bu güzellikleri ahir ömrümüzde görürüz.

Doktoranın 7 Önemli Basamağı:

  • Doktora Kabul Aşaması
  • Dersler
  • Yeterlik
  • Tez Konusu Belirleme ve Yazmaya Başlama
  • Doktora Tez Savunması
  • Tez Savunması Düzeltmeleri
  • ve artık alanınızda sayılı uzmandan birisiniz. Benim hayalini kurduğum ifade: Politik Ekonomi Doktoru ❤️🌺

Yazıyla:

Enlight1756

Bunu aslında özellikle eklemek istedim. Çünkü yazmanın da beyin fonksiyonları için çok faydalı bir aktivite olduğunu biliyorum ve zaman zaman da bununla ilgili makaleler paylaşmaya çalışıyorum. Gerçi şimdiye kadar bir tane oldu ama idare edin. 🙂

Yazmak, evet, beyin fonksiyonları için iyi bir aktivite ama doktora sürecinde benim tecrübe ettiğim kadarıyla teknolojinin nimetlerinden faydalanmak önceliğiniz olmalı. Bu teknik belki doktora çalışmanızla ilgili bir konferansa gittiğinizde daha faydalı olabilir. Bu sayede kendi not tutma tekniklerinizi de geliştirebilirsiniz.

Makalelerin okunma sürecinde ise makaleye dair notlarınızı, kaynaklarınızı doğrudan bilgisayara taşımak daha fazla tercih edebileceğiniz bir yöntem olabilir. Zaman aleyhinize işliyor, unutmayın.

Bana gelince… Ben dolmakalem hastasıyım, evet tam olarak kendimi böyle tanımlıyorum. Yukarıda görmüş olduğunuz mürekkep Graf von Faber Castell – Olive Green (Yeni buldum ve uzun süre de bırakmaya niyetim yok. Aşık oldum sanırım.) Kalem ise TWSBI Diamond 580! Bu kadar akıcı yazmayı ancak böyle bir kalem sağlayabilirdi.

Doktora saflarını buradan fırsat buldukça paylaşmaya devam edeceğim. Umarım sizin doktora sürecinize faydası olur. Sizden gelecek önerileri de bekliyorum.

Görüşmek üzere!

“Öğrenciyken ne oluyordu şimdi?”

Ben her zaman öğrenci kalmak isteyenlerdenim. Hatta bunun için çılgınlar gibi uğraşanlardanım. Evet, sadece hayatta sürekli yenilikler öğrenmek anlamında değil, aynı zamanda gerçekten bir okula kaydını yaptırmış, derslerine girip çıkan öğrenciyi kastediyorum. O benim.

Bu sene okuluma kaydımı yaptırdım, derslerime başladım. Belki de o yüzden burayı biraz boşladım. Ama geçerli bir sebebim var. Hayatında adamakıllı iktisat görmemiş biri olarak ben, iktisat doktorası yapmaya başladım. Şimdilik bazı şeyler biraz bulanık. Babam “beni düşündüğü için” yıldırmaya çalışmış olsa da, her türlü badireyi atlatabileceğimi düşünen annem, en başından beri hep yanımdaydı. Programa kabul edildiğimi öğrenince ve hatta az biraz bir şeyleri becerebildiğimi göremeye başlayınca, bana kitap önermeye, makale göndermeye bile başladı.

Başarabilecek miyim, bilmiyorum. Bir deryanın içinde kaybolmak da var, hislerime güvenip doğru yolu bulmak da. “His” diyorum, çünkü iktisat biraz da his işi, işaretleri okuyup satır aralarını yorumlama işi. Ama bir tutturursan var ya! Of!! Neler olur neler! İlk derste Profesör böyle söylemişti en azından… Siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, iktisat… Teoriler, varsayımlar, “şöyle olursa böyle olur” deyiciler, insan alıp satanlar, parayla oynayanlar… Hep çok cazip geldi. Ama benim aklım basabilecek miydi? Hislerim bana doğru yolu gösterebilecek miydi? Ben mesajları doğru yorumlayabilecek miydim? Hepsi şimdi o kadar muamma ki, bu kadar olur!

Doktora mülakatının en can alıcı sorusu, “büyüyünce ne olacaksın?” edasıyla kulaklarımda yankılandı: “Tez döneminde hangi konuyu çalışmak istiyorsun?”

Ben elbette hazırlıklıydım. Mülakat boyunca cevabını en net bildiğim soru buydu. Avrupa’daki mülteci krizi sürerken son hızla güç kazanan sağ partilerin nasıl palazlandıklarını merak ediyorum.

İster vicdan deyin, ister popülizm… Popülist olabilmem için belli bir kitleye hitap etmem gerekmez mi? Benimki de soru yani. Donald Trump değilim. Bu da bir cevap olabilir. Benim hitap ettiğim kitle çok kalabalık değil, bunu biliyorum. En azından buranın adı duyulmaya başlayıncaya kadar bunun cevabını bilemeyeceğim. Merak ediyorum, çünkü bir gün ailesini alıp gitmek zorunda kalan insanların yaşadığı sıkıntıların katlanarak büyümesi benim ruhumu incitiyor. O insanlar için faydalı işler yapmak istiyorum. Yardım yapabilecek kadar zengin değilim. Keşke en zenginlerden olsaydım da elimden geldiğince yardım yapabilseydim. Elimden geldiğince fazla yüzün gülmesini sağlayabilseydim.

Marketten çıkarken kapının önünde yerde 3 yaşındaki bebeğiyle yerde oturan o kadın, ilerde, ışıklarda mendil satan yeşil gözlü dünya güzeli Suriyeli kız, elinde bezi, su şişesi, cam sileceği ile birlikte bekleyen yakışıklı, onurlu, gergin çocuk… kim bilir Suriye’deyken kimdiniz, nerede yaşıyordunuz, hayata dair planlarınız vardı ve şimdi hayatınızın en zor dönemindesiniz.

Bu empati değil, empati kurabilmek insan olabilmekten çok uzak bir durum. Bu insanın merak etmesi gereken bir dizi soru labirenti. Ruhumu yaralıyor. “İnsanız” diye geziniyoruz ortalıkta. İnsan mıyız? İki lokma ekmek veremeyecek kadar mı korkağız? İnsanız ya, bir gün bizim başımıza da benzer bir durum gelebileceğini düşünemiyoruz. Kaç zaman oldu, bilmiyorum bu hislerle güne uyanalı…

Tam da bu konu üzerinde nereden başlamalıyım diye kafa yorarken, babam geçen gün bir makale gönderdi; “Yükselen etnik milliyetçiliğin arkasında ekonomi mi var?” Makale Robert Schiller tarafından yazılmış, daha çok yeni sayılır.

“Küresel ekonomik zayıflık ve artan eşitsizlik, rahatsız verici derecede büyüyen etnik milliyetçiliğin sebebidir.”

İlk cümlesi bile ilgi çekmeye yeter! Yazıyı buradan paylaşıyorum: http://www.nytimes.com/2016/10/16/upshot/whats-behind-a-rise-in-ethnic-nationalism-maybe-the-economy.html?smid=tw-share&_r=0

Günümüz liderleri açıkça etnik milliyetçi olduklarını söylemeseler de, kimlik dediğimiz şey demokratik ideallerden ya da ilkelerden ziyade genetikle, dinsel hatta dilsel kalıtım özellikleriyle açıklanıyor. Yine de, bu tip kimlik meselesi siyasiler tarafından yaygın bir şekilde gündeme taşınmaya devam ediyor.

Beni ne rahatsız ediyorsa, onun üstüne gitmek, o konudaki merakımı gidermek istiyorum. Bilim insanı mı oluyorum, ne?!

thoughtful graduate graduated student young woman in cap gown looking up thinking