Kedi deyip geçme, ailenin bir ferdidir kedi…

Dün, 7 Mart 2013’te elime doğan dünyalar tatlısı kedim Lily’yi böbrek yetmezliğinden kaybettik.

Bu dünyada 2 kilo ağırlığıyla hayata tutunmaya çalışan bu minik canı çok özleyeceğim…

Hem annemin hem de babamın bayıldıkları bir kediydi Lily… Annesiyle tatlı tatlı tepişir, ama genellikle iyi anlaşırdı. Hatta bir gün plan yapmış bizim anne-kız… Kumlarını değiştirmeye giderken, kumu temizlediğim küreği birbirlerine fırlatarak ses çıkarmışlardı, “ortalık battı, sen nerdesin sahip?!” der gibi…

Başka bir gün, kısırlaştırdığımız gündü yanılmıyorsam, narkozun etkisiyle sersem sepet sallana sallana bana doğru geldi, kucağıma kendini bıraktı ve saatlerce üzerimde uyudu. Aldım, kenara koydum, uyandı, yine sürüne sürüne üzerime yattı. O anda nasıl hüngür hüngür ağladığımı anlatamam… Küçücük bir can sizinle huzurlu, mutlu… Kokunuz olmadan huzura eremiyor…

Artık sütten kesilip mama yemeğe başladığı zamanlardı sanırım… kucağıma alıp sevdiğim anda t-shirtümü emmeye başlar, süt gelsin diye patileriyle masaj yapardı karnıma… üstüm başım sırılsıklam olurdu….

Bana lütfen söyleyin, tüm bu özel anları yaşadığınız bir canlı nasıl sadece bir “kedi” olabilir ve evet “kısa” olan hayatının benim içimde nasıl çiçekler açtırdığını bilmeden “zaten kediler de kısa yaşar” denebilir… Aklım almıyor… Mantıklı bir insan olarak robotlaşmayı, görmemeyi ve anlamak istememeyi anlayamıyorum…

Dün Lily ile vedalaştık… Sessiz sedasız, son nefesini verdi… Hala gözleri ve tüyleri çok güzeldi…

İnsanların çoğu ile sağlayamadığınız iletişimi onlarla sağlarsınız ve onların sizde yarattığı çoşkunun hafifliği, onlar gittikten sonra büyük bir üzüntüye dönüşür… Elbette alışırsınız bu gidişe de ama alıştığınız huylarını bir daha göremeyecek olmak büyük bir boşluk yaratır… Rahat uyu meleğim…

Lily
7 Mart 2013
21 Nisan 2022