“Öğrenciyken ne oluyordu şimdi?”
Hazel Ç. E. tarafından
Ben her zaman öğrenci kalmak isteyenlerdenim. Hatta bunun için çılgınlar gibi uğraşanlardanım. Evet, sadece hayatta sürekli yenilikler öğrenmek anlamında değil, aynı zamanda gerçekten bir okula kaydını yaptırmış, derslerine girip çıkan öğrenciyi kastediyorum. O benim.
Bu sene okuluma kaydımı yaptırdım, derslerime başladım. Belki de o yüzden burayı biraz boşladım. Ama geçerli bir sebebim var. Hayatında adamakıllı iktisat görmemiş biri olarak ben, iktisat doktorası yapmaya başladım. Şimdilik bazı şeyler biraz bulanık. Babam “beni düşündüğü için” yıldırmaya çalışmış olsa da, her türlü badireyi atlatabileceğimi düşünen annem, en başından beri hep yanımdaydı. Programa kabul edildiğimi öğrenince ve hatta az biraz bir şeyleri becerebildiğimi göremeye başlayınca, bana kitap önermeye, makale göndermeye bile başladı.
Başarabilecek miyim, bilmiyorum. Bir deryanın içinde kaybolmak da var, hislerime güvenip doğru yolu bulmak da. “His” diyorum, çünkü iktisat biraz da his işi, işaretleri okuyup satır aralarını yorumlama işi. Ama bir tutturursan var ya! Of!! Neler olur neler! İlk derste Profesör böyle söylemişti en azından… Siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, iktisat… Teoriler, varsayımlar, “şöyle olursa böyle olur” deyiciler, insan alıp satanlar, parayla oynayanlar… Hep çok cazip geldi. Ama benim aklım basabilecek miydi? Hislerim bana doğru yolu gösterebilecek miydi? Ben mesajları doğru yorumlayabilecek miydim? Hepsi şimdi o kadar muamma ki, bu kadar olur!
Doktora mülakatının en can alıcı sorusu, “büyüyünce ne olacaksın?” edasıyla kulaklarımda yankılandı: “Tez döneminde hangi konuyu çalışmak istiyorsun?”
Ben elbette hazırlıklıydım. Mülakat boyunca cevabını en net bildiğim soru buydu. Avrupa’daki mülteci krizi sürerken son hızla güç kazanan sağ partilerin nasıl palazlandıklarını merak ediyorum.
İster vicdan deyin, ister popülizm… Popülist olabilmem için belli bir kitleye hitap etmem gerekmez mi? Benimki de soru yani. Donald Trump değilim. Bu da bir cevap olabilir. Benim hitap ettiğim kitle çok kalabalık değil, bunu biliyorum. En azından buranın adı duyulmaya başlayıncaya kadar bunun cevabını bilemeyeceğim. Merak ediyorum, çünkü bir gün ailesini alıp gitmek zorunda kalan insanların yaşadığı sıkıntıların katlanarak büyümesi benim ruhumu incitiyor. O insanlar için faydalı işler yapmak istiyorum. Yardım yapabilecek kadar zengin değilim. Keşke en zenginlerden olsaydım da elimden geldiğince yardım yapabilseydim. Elimden geldiğince fazla yüzün gülmesini sağlayabilseydim.
Marketten çıkarken kapının önünde yerde 3 yaşındaki bebeğiyle yerde oturan o kadın, ilerde, ışıklarda mendil satan yeşil gözlü dünya güzeli Suriyeli kız, elinde bezi, su şişesi, cam sileceği ile birlikte bekleyen yakışıklı, onurlu, gergin çocuk… kim bilir Suriye’deyken kimdiniz, nerede yaşıyordunuz, hayata dair planlarınız vardı ve şimdi hayatınızın en zor dönemindesiniz.
Bu empati değil, empati kurabilmek insan olabilmekten çok uzak bir durum. Bu insanın merak etmesi gereken bir dizi soru labirenti. Ruhumu yaralıyor. “İnsanız” diye geziniyoruz ortalıkta. İnsan mıyız? İki lokma ekmek veremeyecek kadar mı korkağız? İnsanız ya, bir gün bizim başımıza da benzer bir durum gelebileceğini düşünemiyoruz. Kaç zaman oldu, bilmiyorum bu hislerle güne uyanalı…
Tam da bu konu üzerinde nereden başlamalıyım diye kafa yorarken, babam geçen gün bir makale gönderdi; “Yükselen etnik milliyetçiliğin arkasında ekonomi mi var?” Makale Robert Schiller tarafından yazılmış, daha çok yeni sayılır.
“Küresel ekonomik zayıflık ve artan eşitsizlik, rahatsız verici derecede büyüyen etnik milliyetçiliğin sebebidir.”
İlk cümlesi bile ilgi çekmeye yeter! Yazıyı buradan paylaşıyorum: http://www.nytimes.com/2016/10/16/upshot/whats-behind-a-rise-in-ethnic-nationalism-maybe-the-economy.html?smid=tw-share&_r=0
Günümüz liderleri açıkça etnik milliyetçi olduklarını söylemeseler de, kimlik dediğimiz şey demokratik ideallerden ya da ilkelerden ziyade genetikle, dinsel hatta dilsel kalıtım özellikleriyle açıklanıyor. Yine de, bu tip kimlik meselesi siyasiler tarafından yaygın bir şekilde gündeme taşınmaya devam ediyor.
Beni ne rahatsız ediyorsa, onun üstüne gitmek, o konudaki merakımı gidermek istiyorum. Bilim insanı mı oluyorum, ne?!